Yastık altındaki altınlarımız finansal sisteme girerken

A. Levent ALKAN
A. Levent ALKAN [email protected]

Öyle bir coğrafik konumdayız ki, tam anlamıyla bir sırça köşk. Ve dolayısıyla, bırakın herhangi birisine taş atmayı, yardım eli uzatmayı dahi tarihsel derinliğimiz içinde kimseye anlatamıyoruz. Ne jeopolitik, ne teolojik ya da ideolojik olgunluğun bizi desteklediği bir konjonktür yaşayamıyoruz. Ekonomi politikadan, politika ekonomiden ayrışamıyor. Etle tırnak kadar sağlam bir bütünsel içinde kalıyoruz.

24 Ekim’de Moodys’in notumuzu indirilmiş olmasına rağmen, o hafta için para çıkışı olmaması Türkiye ekonomisine güvenin bir parçası. Ama sadece bir parçası... Dolar/ TL çok hareketli. TL’nin değer kaybetmesi özel ve kamu sektörünün finansal varlıklarının, hanehalkının servetinin, gelir dağılımının, reformların özetle; sürdürülebilir büyümenin kesintiye uğraması anlamına geliyor. Kısa ve uzun vadeli risk ölçütümüzü görebileceğimiz özel sektörün yurtdışından sağladığı kredi borcu büyüklüğü genel toplamda 263.46 milyar dolar. Bunun sadece 30.13 milyar doları kısa vadeli. Geriye kalan 233.33 milyar dolar ise uzun vadeli. Kısa vadeli dış borç büyüklüğümüzün %11.5’i kadar olmasına mı sevinmeli, yoksa uzun vadelinin %88.5’i kadar önemli bir payla FED’in faiz artışı sonrasına yük mü bindiriyor olduğuna üzülelim bilemiyoruz. Şunun altını çizelim: Faiz oranları düşüyorsa, borçlanma stratejisi borç yükünü uzun vadeye yığmakla en akıllıca bir strateji takip eder. Uzun vadeli borçlanma, sabitten değişkene döndükçe avantaj kazanır. Çünkü nasıl olsa gelecekte faizler düşecektir. Bunun tersi durumdaysa, yani kısa vadede faizler düşük ancak; yükselecekse, borçlanma maliyetimiz artan faizlerle artacak demektir. Çünkü küresel ekonomilerin fon açığı bulunan tüm ülkeleri borçlarını vadeleri geldiğinde takla attırırlar (roll-over ederler). Gelişmiş ülkelerin finansal normalleşme adımları küresel sistemik krizden beri beklenen bir gelişmedir. ABD Merkez Bankası’nın faiz artırım patikası içinde seyredeceği bir 2017’yi karşılıyoruz. Reformlar, sürdürülebilir büyümenin olmazsa olamazı, bütçe dışı kaynaklarsa reformların. Bu durumda zorunlu tasarruf, varlık fonu ve küçük ölçek özelleştirmelerimizin arasına bir de yastık altındaki altın varlığımızı ekleyebilirsek, işte o zaman küresel türbülans ve bölgesel gerilim yükü önemli ölçüde hafifler.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar