Yassı çelikte madalyonun öteki yüzü...

Hakan GÜLDAĞ
Hakan GÜLDAĞ [email protected]

Akdeniz Demir ve Demir Dışı Metaller İhracatçılar Birliği… Kısa adı ADMİB… 

TİM bünyesindeki Akdeniz İhracatçılar Birlikleri’ni oluşturan 8 birlikten biri. Kapsama alanında İskenderun ve Osmaniye başta olmak üzere Adana, Mersin ve Kayseri’deki demir-çelik ihracatçıları var. Türkiye’nin demir-çelik ihracatının yüzde 16’sını bu bölgedeki firmalar yapıyor… Bu yılki ihracatları 1.5 milyar dolara yaklaşacak. Bölgede yapılan yeni yatırımlarla artması da bekleneniyor… 

Kısacası, ADMİB hem bölgesinin hem de Türkiye’de demir-çelik sektörünün önemli aktörü… 

★ ★ ★ 

Demir-çelik sektöründe Türkiye’nin önemli yatırımları var. Üretim kapasitesi son 10 yıldaki yatırımlarla ikiye katlandı; 50 milyon tona çıktı… 

Ancak son dönemde kapasitelerin önemli bir bölümü atıl… 

İhracatta düşüş, buna karşılık ithalatta artış var. İthalatın adresi ise Çin… Bu yıl Çin’den yapılan ithalat 4’e katlandı. Artışın sonbaharla hızlanması sektörde endişe yaratıyor… 

Çünkü, sadece eylül ve ekim aylarında Çin’den yapılan demir-çelik ithalatı miktarı 2014’te bu ülkeden yapılan yıllık miktara ulaştı… 

★ ★ ★ 

Türkiye Demir-Çelik Üreticileri Derneği Genel Sekreteri Veysel Yayan ile konuyla ilgili sohbetimizde, dampingli ve devlet destekli çelik ürünleri ithalatı ile rekabet etmekte güçlük çeken çelik sektörünün, atıl durumda kalan kapasitelerini yeniden kullanmaya başlayabilmesi için şu beş öneriyi getirdi: 

Bir; Dahilde İşleme Rejimi’nin yerli girdi kullanımını avantajlı hale getirecek şekilde revize edilmesi… 

İki; Kalitesiz, sertifikasız ürünlerin ithalatının engellenmesi… 

Üç; İthalata karşı açılan soruşturmaların hızla sonuçlandırılması… 

Dört; Gümrük vergisi oranlarının, teşvikli ve dampingli ithalatı dengeleyebilecek seviyeye yükseltilmesi… 

Beş; Sektörün girdi maliyetlerini yükselten TRT payı, çevre katkı payı gibi suni ve irrasyonel uygulamalara acilen son verilmesi… 

★ ★ ★ 

Türkiye’de üretilen yassı çelik ürünlerini en fazla kullanan sektör, çelik boru sektörü… 

Temsilcileri de Çelik Boru İmlalatçıları Derneği… 

Kısa adı ÇEBİD… 

Yazım üzerine, ÇEBİD Genel Sekreteri Mehmet Zeren, çelik borucuların konuya bakışını özetleyen derli toplu bir mektup gönderdi… 

Aslına bakarsanız, Zeren’in mektupta yer verdiği görüşler sadece çelik boru üreticilerini kapsamıyor… 

Kısa bir süre önce Yassı Çelik Kullanıcıları Platformu Sözcüsü Ali Eren imzasıyla Ekonomi Bakanı Mustafa Elitaş’a sunulan “Yassı Çelikte Uygulanan Gümrük Vergisi” konulu çağrıyla da örtüşüyor… 

Yassı Çelik Kullanıcıları Platformu kimlerden oluşuyor derseniz… 

Ankara Demir ve Demir Dışı Metaller İhracatçıları Birliği’nden İstanbul Demir ve Demirdışı Metaller İhracatçıları Birliği’ne... 

Makine ve Aksamları İhracatçıları Birliği’nden TAYSAD – Taşıt Araçları Yan Sanayicileri Derneği’ne… İstanbul Sanayi Odası’ndan Kocaeli Sanayi Odası’na iş dünyasının önde gelen 12 sivil toplum kuruluşunu temsil ediyor… 

Bu kuruluşlar, yassı çelik kullanan 16 bin 500 üretici firmayı temsil ediyor. İhracatlarının 38.4 milyar dolara ulaştığını belirtmekte de fayda var. ÇEBİD de onlardan biri… 

★ ★ ★ 

Gelelim ÇEBİD Genel Sekreteri Mehmet Zeren’in söylediklerine… 

Birkaç noktada özetlemek istiyorum. Birincisi, ithalat meselesi… 

Şöyle diyor Zeren: 

“Çelik boru üretiminde toplamda 4.5 milyon ton yassı çelik kullanıyoruz. Bunun yaklaşık yüzde 60’lık kısmını yurtiçi üreticilerden. Özellikle ihracata yönelik üretimde ise yurtiçi fiyatlar uygun olmadığından ithalata yöneliyoruz. Sektörümüz kullandığı hammaddeyi yurtiçinden daha fazla temin etmek arzusunda…” 

★ ★ ★ 

Gelgelelim arzu gerçekleşemiyor...

Çünkü, “Son zamanda cevher-hurda ilişkisi cevher lehine bozuldu. Ark ocaklı tesisler rekabetçiliğini yitirdi. Ve bu nedenle uygun koşullarda ürün vermekte zorlanıyorlar…" 

“Zaten” diyor Mehmet Zeren, “İthalat rakamlarını incelediğimizde durum net olarak görülüyor. 2014 Ocak-Ekim döneminde hurda ithalatı 16.2 milyon ton iken bu yıl 13.2 milyon tona düştü. Buna mukabil, kütük ithalatı 2.4 milyon 'dan 4 milyon tona, slab ithalatı ise 1.3 milyon'dan 2.6 milyon tona yükseldi…” 

★ ★ ★ 

Yukarıdaki tablodan görünen şu: 

“Ark ocaklı tesisler hurda ithali yerine daha çok yarı mamul ithal ederek üretim yapmaya” çalışıyor… 

Bu tespiti yapan Zeren, sektörü adına diyor ki; “Ark ocaklı tesislerin yaşadığı bu sorunu çözmek için gümrük vergilerinin arttırılması doğru bir yaklaşım değil!” 

Peki, neden? 

“Çünkü bu ürünü üretiminde kullanan biz ve bizim gibi birçok sektör zaten çok düşük kar marjlarıyla üretim ve ihracat yapmaya çalışıyor. İlave gümrük vergisi bizim maliyetlerimizin artmasına ve rekabet edemeyecek duruma gelmemize neden olacaktır. Şu anda zaten sıcak yassı çelik ürünlerine yüzde 9 gümrük vergisi uygulanıyor. Ayrıca, 28 Ağustos 2015 tarihi itibariyle de Çin, Japonya, Rusya ve Slovakya’ dan yapılan ithalata anti damping vergisi uygulanmaya başlandı. Bu kadar korumaya rağmen demir çelik sektörünün hala daha ilave koruma tedbirleri istemesine anlam veremiyoruz…” 

Çin’den yapılan ithalat konusuna gelince… 

“Çin’den devlet sübvansiyonlu ve dampingli yapılan ithalata çelik sektörü gibi biz de karşıyız” diyor Mehmet Zeren ve ekliyor: 

“Çin için alınacak her türlü tedbire çelik boru sektörü olarak biz de destek veririz. Ancak demir-çelik sektörü bir yandan Çin'den yapılan ithalat ile ilgili şikayette bulunurken bir yandan da sektör olarak kendilerinin Çin’den ithalat yapmaları nasıl izah edilebilir? Bu yıl ilk 10 ayda Çin’den 2.2 milyon ton çelik ithalatı yapıldığını görüyoruz. En fazla ithalat yapılan kalem ise 1 milyon ton ile alaşımsız kütük! Ve bu ürünü çelik üreticileri kendileri uzun mamul üretiminde kullanmak amacıyla ithal ediyorlar…” 

★ ★ ★ 

Yassı çelik kullanıcıları, kendi ifadeleriyle “Çin’i bahane ederek tüm ülkelerden ithalata ilave vergi talep edilmesinin çok da samimi olmadığı” görüşünde… 

Bakan Elitaş’a gönderdikleri mektupta da, bu konuya, “çelik boru, kazan ve basınçlı kap gibi sektörlerin ürettikleri ürünlerin ithalatına gümrük vergisi yok iken, hammaddeye yüzde 9 gümrük vergisi uygulamasının rekabet gücünü düşüren bir faktör olarak” karşı çıkıyorlardı… 

“Ayrıca” diyor Zeren, “Özellikle yassı çelik sektörünün gümrük koruması ile sadece iç piyasaya yoğunlaşması ve ihracatı ihmal etmesi ülkemizin ekonomik büyüme modeline ters düşüyor. Ülkemizin ihracata dayalı bir ekonomik büyüme modeli uyguladığını düşünürsek her sektörün ihracat için üzerine düşeni yapması gerekir…” 

★ ★ ★ 

Önce bir karşılaştırma yapıyor ÇEBİD Genel Sekreteri: 

“Biz çelik boru sektörü olarak üretimimizin yüzde 45’lik bölümünü ihraç ediyoruz. 1.5 milyar doların üzerinde döviz girdisi sağlıyoruz. Yassı çelik sektörü ise üretiminin ancak yüzde 15’ini ihraç ediyor. Bunun karşılığında ise yaklaşık 800 milyon dolar döviz girdisi sağlıyor…” 

Sonra da soruyor: 

“Yassı çelik sektörünün, sadece koruma ile iç piyasaya odaklanmak yerine, üretim yapısını gözden geçirmesi ve daha rekabetçi olmanın yollarını arayarak küresel piyasalara açılması daha uygun bir yaklaşım olmaz mı?” 

★ ★ ★ 

Çelik boru üreticilerinin, dolayısıyla yassı çelik sektörünün, bana ayrılan yeri de zorlayarak özetleyebildiğim görüşleri bunlar… 

Tabii, daha çok konu var, dile getirilmesi gereken… 

Dahilde İşleme Rejimi çerçevesindeki tartışmalar bunun bir boyutu… 

Planlı, programlı uzun vadeye dayanan işlerde DİR’in işlediği ama bunun dışında pratikte çalışmadığı görüşünde yassı çelik kullanıcıları… 

“Ayrıca” diyorlar, “Unutmayalım ki, yassı çelik kullanan sektörlerin üretim maliyetleri ilave vergiler nedeniyle artarsa bu sektörler üretim ve ihracat yapamaz duruma gelir ve bu durum yassı çelik sektörünü de olumsuz etkiler. Üretiminde yassı çelik kullanan sektörler olarak bizler aslında yassı çelik üreticilerinin müşterisi konumundayız. Bizler yassı çelik üreticilerinden, vergilerin arttırılması yoluyla bizleri kendilerinden mal almaya zorlamak yerine müşteri odaklı bir politika izleyerek bizleri müşterileri olarak görmelerini bekliyoruz…”

★ ★ ★ 

Yassı çelik üreticileri ve kullanıcıları… Sorunlara benzer çözüm üretebildikleri konular var… Görüldüğü gibi cepheleştikleri konular da… 

Peki, bu durumda ne yapılabilir? 

Öncelikle yapılması gereken, Türkiye’nin üreticilerinin rekabet gücünü artırmak! 

Hem çelik üreticilerinin… 

Hem de çeliği kullanarak daha da katma değerli ürünler yapan, doğalgaz cihazları, iklimlendirme cihazları, taşıt araçları, beyaz eşya ve makine vb. üreticilerinin… 

Ne bugüne kadar ciddi yatırımlarla, emekle önemli bir üretim kültürü oluşturmuş demir-çelik sektörünü tehlikeye atalım… 

Ne de yassı çelik kullanarak dünya piyasalarında rekabet etmeye çalışan imalat sanayimizi… 

Çok küçük oranlarla iş kazanılıp, kaybedildiği bir ortamda, sektör demir- çelik, ölçü ton da olsa konuya kuyumcu terazisi ile çok hassas yaklaşmak ve adil olmak durumundayız… 

★ ★ ★ 

Dolayısıyla, çıkar çatışmasını körükleyen, cepheleşmeyi artıran değil, dünya ile rekabette güçleri birleştiren ve dayanışmayı kuvvetlendiren akıllı politikalar oluşturmamız… 

Sektörün tüm oyuncularına danışarak bu politikaların oluşturulmasında aktif rol alacak akıllı devlet… 

Rekabet gücü azalan tesislerimizin cevheri ve ileri teknolojileri kullanacak hale dönüşmelerini sağlayacak teşvikler kurgulamamız… 

Kendi üreticisini dolu dizgin, fütursuzca destekleyerek, haksız rekabetle Türkiye piyasasına mal yığanlara karşı hızla pozisyon almamız… 

Ve hepsinden önemlisi, sadece demir- çelikte değil, her sektörde grupların, lobilerin çıkarlarına göre değil, ülke çıkarını gözeterek hareket etmemiz lazım… 

Başbakan Yardımcımız Mehmet Şimşek, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanımız Fikri Işık, Ekonomi Bakanımız Mustafa Elitaş, Kalkınma Bakanımız Cevdet Yılmaz... 

Ve ekonomi yönetimini oluşturan diğer birimlerin konuya bugüne kadar olduğundan farklı bir perspektiften bakarak konuya el atması gerekiyor! 

O zaman bizim de tekrar sormamıza gerek kalmayacak: 

Demir-çelik sektörüne yönelik bir stratejimiz var mı?

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar