Yaşlı bakım hizmetleri, girişimciler için fırsat alanı

Rüştü BOZKURT
Rüştü BOZKURT BUZDAĞININ DİBİ [email protected]

Turquie Diplomatique aylık bir yayın organı. Bu yayının çok önemli bir farklılığı var: Yüz kırk karektere dayalı iletişimden uzak duran, öğrenme isteği ve sabrı olan insanlara yönelik analizler yapıyor. Bu ciddi yayın organını her elime alışımda, Orhan Pamuk' un "Kısa mesajla iletişim kurabilirsiniz;ama asla düşünce geliştiremezsiniz!" uyasını anımsıyorum.

Turquie Diplomatique' nın 71'inci sayısında BBC, DW ve CRI' den derlenen bir değerlendirme ilgimi çekti. Değerlendirmenin giriş bölümünde dünya nüfusunun yaşlanmasının bir sır olmadığı, Birleşmiş Milletler'e göre 2050 yılında 60 yaş üstündeki insan sayısının bugün var olanı ikiye katlayacağı belirtiliyor;bu da 2 milyar yaşlı insan anlamına geliyor.
Yaşlı nüfusun sağlığını korumak için giderek büyüyen kaynak ihtiyacı hükümetleri ciddi ciddi düşündürüyor.

Yaşlı nüfusun artması, sağlığının korunmasına ilişkin maliyetleri de artırıyor; böylesi bir gelişme hükümetler için bir yük alanı, girişimciler için ise fırsat alanı yaratıyor: ABD'de 50 yaş üzerindeki nüfusun yarattığı ekonomik değerin yılda 7.1 trilyon dolar olduğu hesaplanıyor. Bu ölçekteki ekonomik değerin 3 trilyon doları tüketim mallarına, 1.6 trilyon doları da sağlık hizmetlerine harcanıyor. Harcamalar çok ciddi istihdam yaratıyor;insanların işlerini,aşlarını korumalarını sağlıyor. 
Yaşlı insanlar için hizmet üreten girişimciler, toplumun bu kesimi için "korku" sözcüğünü "özgürlük", "hassasiyet" sözcüğünü " güvenle" değiştirmeye çabalıyor.

Türkiye'nin gündeminden uzak değil

Çin'de 2050 yılında yaşlı nüfusun 480 milyona ulaşacağı tahmin ediliyor. Çin'in en büyük "yaşlı sanayisi" piyasasına sahip olacağı öngörülüyor.
Yakın gelecekte, "yaşlı finansı", "yaşlı ürünleri", "yaşlı hizmetleri" hayatımıza daha yaygın biçimde girecek.

Türkiye'de 2015 yılında toplam nüfus içinde yüzde 16.6 olan genç nüfusun oranı 2050 yılına ulaşıldığında yüzde 11.7'ye inecek.

Batı ülkelerinde yaklaşık 50-60 yılda oluşan yaşlı nüfus,Türkiye de tıpkı ataerkil ailenin çekirdek aileye dönüşmesi gibi çok hızlı gelişme gösterecek; 15-20 yıl sonra ciddi bir yaşlı nüfusa sahip olacağız: Bugün ülkemizde 6 milyon kişi olarak hesaplanan yaşlı nüfus, 2050'lerde 12 milyona ulaşacak. 

Ülkemizde 20 yıl önce 60 yıl olan ortalama yaş, önümüzdeki 20 yıl içinde ortalama 79 yıla yükselecek;bu eğilim giderek hızlanacak.

Özel yatırımlar özendirilmeli

Çocuk ve yaşlı bakım konusunda ciddi bir stratejiye sahip olmamız gerektiğini çok yazıyor;uygun ortamlarda da anlatıyorum. 

Yaşlı ve çocuk bakımı konusunda ilgimi bilen arkadaşım, İdealtepe'de Akasya Bakım ve Yaşam Merkezi adlı bir tesise yatırım yaptığını, yatırımını yerinde görmemi ve değerlendirmemi istedi. Yapılan işi yerinde gördükten sonra, özel kesimin yaşlı bakım hizmetlerini bir yatırım alanı olarak algılamasını ve kaynak ayırmasını olumlu bir gelişme olarak not ettim. Kamu yöneticilerinin de işleri "kolaylaştırıcı" davrandığını öğrenince de umutlarım güçlendi.

Birçok konuda, önce özendirdiğimiz bazı yatırımları, sonra da kısıtlamak için yasaklar, sınırlamalar getirdiğimize hep birlikte tanıklık ettik. İlkelere dayalı gözetim ve denetim eksikliği nedeniyle ortaya çıkan bazı olumsuzluklarla yüzleşince, yatırımları caydıracak düzenlemeler yapılıyor. Bu "teknik devlet olma" konusuna eksiklerimizin olduğunu gösteriyor. Umuyorum ki, yaşlı hizmeti üretimi için yatırım yapan girişimciler bütünsel ve uzun dönemli bir teşvik sistemiyle desteklenir; hizmetin yaygınlığı sağlanır, kalitesi ve paydaşların "kazan kazan ilkesi" çerçevesinde hak ve çıkarları korunur.

Ülkemizde mal ve hizmet üretiminin bütün alanlarında temel sorun "kalifiye işgücü"dür. Bugüne görme fırsatı bulduğum yaşlı bakım hizmeti tesislerinin yöneticileri de "yetişmiş bakım elemanı arzı eksikliğini" en önemli sorun olarak anlattılar. Kamu yönetiminin ve girişimcilerin işbirliği ile bu temel soruna ivedi çözümler üretilmesi gerektiğini düşünüyorum.

Çocuklarına ve yaşlılarına özen göstermeyen bir toplumun sağlıklı olduğunu söyleyemeyiz. Bir yandan kolektif kaynaklarla gerekli altyapıları oluştururken, özel kesimi de uzun soluklu gelişmenin paydaşı yapmalıyız. Bütün düzenlemeler, strateji kavramından yoksun olmayan bir anlayışla meşrulaştırılmalı ki hep birlikte sürdürülebilir bir gelişmeye tanıklık edelim.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar