Yaşar Kemal’in müziği
Bir La Scala Tiyatrosu afişi. Geliri 25 yıldan beri karşılıksız sağlık yardımı yapan Vidas Derneği'ne armağan edilmiş, öyle yazıyor kırmızı sözcüklerle. 22 Eylül 2007 tarihini taşıyor. Kocaman harfl erle ise o gece sergilenecek operanın ismi vurgulanmış: TENEKE…
Altında, Yaşar Kemal’in romanından diyor, libretto Franco Marcoaldi’ye ait. Müzikler Fabio Vacchi imzasını taşıyor, orkestra şefi Roberto Abbado… O gece Yaşar Kemal ve eşi Ayşe Semiha Baban da kraliyet locasındaki izleyiciler arasında… 2 saat 45 dakikalık bu opera, daha sonra 7 kez daha sahnelenecek La Scala’da…
Az önce Tekfen Kurumsal İletişim Koordinatörü Dori Kiss Kalafat dağıttı bu tarihi afişin birer örneğini. Tekfen Holding Yönetim Kurulu Üyesi Nihat Gökyiğit’in bazı yazar ve gazetecilere verdiği yemekteyiz. Konumuz, Tekfen Filarmoni’nin Yaşar Kemal’e Saygı Konseri.
30 Kasım’da Lütfi Kırdar’da, Şef James Judd yönetiminde gerçekleştirilecek etkinlikte Yaşar Kemal’in gençliğinde derlediği ağıtlardan, Zülfü Livaneli tarafından bestelenen film müziği Yer Demir Gök Bakır’a, Azeri besteci Gara Garayev'den Adnan Saygun’a, İdil Biret’in yorumuyla dilinin gücü ve bir sanatçı olarak bağımsızlığı ile benzeştiği Beethoven’a kadar yerelden evrensele zengin bir programla büyük usta saygıyla anılacak. Gecede, Teneke operasından kesitler, Türkiye’de ilk kez sergilenecek. Konser öncesinde Teneke Operası için La Scala tarafından hazırlanan belgeselin de Türkçe altyazılı gösterimi yapılacak.
Nihat Gökyiğit, bu sene 20 yaşına ulaşan – benim her gidişimde huzur bulduğum - Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesi’nden söz ediyor diğer konuklarımızı beklerken. Yaşar Kemal’in de son yıllarda bahçede yürüyüşler yaptığını anlatıyor. Macahel’deki saf Kafk as arı ırklarını yetiştirme çalışmaları da sohbet konusu oluyor, doğayla dost yaşamanın önemi de… Her zamanki gibi keyifl e ve dikkatle dinliyoruz Nihat Bey’i…
Yaşar Kemal’e Saygı konserinde sahne alacak Tekfen Filarmoni Orkestrası, nâm-ı diğer 3 Denizin Sesi’nin öyküsü de o kadar anlamlı ki: Müzisyenlerin üç farklı bölgeden gelmesinin yanı sıra orkestranın bu isimle anılıyor olmasının altında kuruluş amacı da yatıyor; farklılıkların bir arada var olabildiği ve hatta bundan da güç alarak müziğin barışın seslerinden biri olduğunu göstermek. Orkestra, klasik müzik repertuvarının yanı sıra, temsil ettiği coğrafyanın yerel müzik aletleri için bestelenen eserleri de seslendiriyor.
İdil Biret’ten Doğan Hızlan’a, Zeynep Oral’dan Ayşe Semiha Baban’a dost kadromuz tamamlandığında harika seçilmiş bir yemek mönüsü geliyor önümüze: Pırasa ve patates çorbası, mevsim otlu füme kırmızı biber dolması, ayvalı kereviz, zeytinyağlı bal kabağı, buharda pişmiş, mevsim sebzeleri eşliğinde levrek, kırmızı şaraplı baharatlı armut tatlısı…
Ayşe Hanım, Yaşar Kemal’in daha okul yıllarındayken ağıtları topladığından söze başlıyor, daha sonra müzik zevkinin nasıl geliştiğine dair bir Yaşar Kemal anısı anlatıyor:
Ortaokul yıllarındaki Kıbrıslı öğretmeni bir tatil döneminde memleketine giderken kedisine ve çiçeklerine göz kulak olmasını, bu nedenle onlarda kalmasını rica ediyor… Evde çok zengin bir taş plak koleksiyonu var; Yaşar Kemal bütün parasını gramofon iğnelerine harcayarak klasik müzik eserlerinden oluşan yüzlerce plağı onlarca kez dinliyor. Taa o zamanlardan başlıyor klasik müzik sevgisi.
İdil Biret, sohbetlerinde tanık olduğu Yaşar Kemal’in müzik bilgisine dikkat çekiyor ve “l'oreille absolue” diyor, yani mükemmel bir kulağı olduğunu söylüyor. Benzer sözcükleri, birkaç gün önce Zülfü Livaneli’nin evinde, ondan da dinlemiştim 30 Kasım’daki etkinliği konuşurken.
Zeynep Oral, Teneke’nin ilk sergilendiği gece, Yaşar Kemal’in heyecanını sözcüklerle tasvir etmeye çalışıyor. Etkinlik sonunda sahneye davet edildiğinde perde birçok kez açılıp kapandıktan sonra besteciye nasıl coşkuyla sarıldığını anlatıyor. Anılar biribirini kovalıyor, saatlerin nasıl geçtiğini fark etmiyoruz, ama gitme vakti, 30 Kasım’da buluşmaya sözleşerek ayrılıyoruz…