Yaşam için öğrenmeyi seçmiş ustalardı
Diplomalarımızı almış olsak da hiç bitmeyen öğrenme uğraşı nedeniyle bizleri ve tabii ki çocuklarımızı ilgilendiren Latince bir deyim vardır: “Non schola sed vita discimus” yani “okul (diploma) için değil, yaşam için öğrenmeliyiz.” Bunun yolu da öncelikle düş kurmaktan geçiyor. Özellikle çocuklar, gelecekte hangi mesleği seçerlerse seçsinler, yaşam boyunca ihtiyaçları olacak yaratıcı bakışaçılarını kazanmak, özgüvenlerini geliştirmek için düş kurmaktan korkmamalılar. Çünkü, böylelikle gelişecektir geçtiğimiz hafta bu köşede sözünü etmeye çalıştığım “merak ve “tutku.”
Düş kurmaktan korkmayan, yaşları ilerledikçe de düş kurmaktan vazgeçmeyecek özgüveni tam, araştırmacı, yaratıcı insanlar katılacaktır topluma bu sayede...
Yaşasalardı bu sene dalya diyecek olan dört usta, düş kuranların, diploma için öğrenmeyi seçmeyenlerin adları Türk edebiyatı tarihine kazınmış dört örneği...
Yaşasaydı 26 Ağustos’ta 100. doğumgünü kutlayacak olan Dağlarca’nın o muhteşem şiiri geliyor aklıma: “Çocuklar korkunç, Allahım. / Elleri, yüzleri, saçları. / Uyurlar bütün gece. / Yok sana ihtiyaçları.”
Fazıl Hüsnü Dağlarca İstanbul’da doğdu. İlk ve orta öğrenimini Anadolu’nun çeşitli yerlerinde tamamladı. Kuleli Askeri Lisesi’ni ve Harp Okulu’nu bitirdi. Orduda hizmeti on beş yılı doldurunca askerlikten ayrıldı (1950). Edebiyata olan ilgisi çok genç yaşlarda başladı; henüz on üç yaşındayken Yeni Adana Gazetesi’nin öğrenciler arasında açtığı öykü yarışmasında birinci oldu. İlk şiiri 1933’te İstanbul Dergisi’nde çıktı. Şiirlerinde çocuğu en çok barındıran Türk ozanıdır. Yirmiden fazla çocuk kitabı yazdı. Yetmiş beş yıllık yazı hayatına 150’ye yakın kitap, on binden fazla da şiir sığdıran, ömrünü şiire adamış usta, 15 Ekim 2008 tarihinde vefat etti.
Dağlarca, yaşam için öğrenmeyi seçmişti. Düşlerini şiirlere dökmüş; çocuklar için o harika dizeleri yazmıştı.
Bu yıl yüzüncü yaşını kutladığımız usta edebiyatçılardan birisi de Oktay Rifat. (10 Haziran 1914 – 18 Nisan 1988). “Garip” (1941) adlı ortak kitabın yayımlanmasıyla başlayan “Garip Hareketi” nin Orhan Veli Kanık ve Melih Cevdet Anday ile birlikte üç ayağından birisi. Şiirler, romanlar ve tiyatro eserleri yazdı, çeviriler yaptı.
Oktay Rifat da yaşamını edebiyata adamış ve hayattayken ustalar arasına yerleşmişti. O da yaşam için öğrenmeyi tercih edenlerdendi...
Orhan Veli Kanık da (13 Nisan 1914 – 14 Kasım 1950) yaşasaydı bu yıl 100 yaşında olacaktı. Türk şiirindeki eski yapıyı temelinden değiştirmeyi amaçlayarak sokaktaki adamın söyleyişini şiir diline taşımış, 36 yıllık yaşamına şiirlerinin yanı sıra hikâye, deneme, makale ve çeviri alanında birçok eser sığdırmıştı. Yani tutkuyla edebiyata sarılmıştı.
100 yaşındaki edebiyatçılarımızdan birisi de 15 Eylül 1914 doğumlu Orhan Kemal. Yazın yaşamına askerdeyken şiirle başladı. Bunları, hapisteyken “Yeni Ses”, “Ses”, “Yürüyüş” dergilerinde yayımladıkları izledi. Nâzım Hikmet’in etkisiyle düzyazı eserler vermeye başladı. Asıl çalışmalarını öyküye yöneltti. Öykü ve romanların yanı sıra film senaryoları da yazdı. 2 Haziran 1970’te aramızdan ayrıldı.
Hepsi aramızdan ayrıldılar, ama düş kuran, meraklı, tutkulu, yaşam için öğrenmeyi seçen bu ustalar, yıllar sonra da bugün olduğu gibi yapıtlarıyla aramızda olacaklar.