Yasal ama etik mi?
Her çalışan iş akdi işveren tarafından haksız yere feshedilirse tazminat istemiyle dava açabilir. Fatih Terim de Türkiye Futbol Federasyonu’nun bir çalışanıyken iş akdi haksız bir şekilde feshedildiği gerekçesiyle Federasyon aleyhine yaklaşık 13 milyon liralık tazminat davası açmıştı. Mahkeme Terim’i haklı buldu ve TFF’nin yaklaşık 9.3 milyon lira ödemesine hükmetti.
Herkesin mahkemede hak arama özgürlüğü var elbette. Terim de bu hakkını kullandı. Ancak...
Birincisi, istenen ve mahkemenin de bir ölçüde kabul ettiği para çalışılan değil çalışılacak döneme aittir.
İkincisi, Terim Türkiye Futbol Direktörlüğü görevinden uzaklaştırılınca işsiz kalmamış ve kısa bir süre sonra Galatasaray’ın başına geçmiştir.
Üçüncüsü, “Türkiye-bayrak-vatan- millet” edebiyatı yapmaktan bir hal oluyoruz da nerede bu vatan sevgisi! Milli takımı çalıştırmak için ta başta böylesine para talep etmenin vatan sevgisiyle bağdaşır bir yanı var mıdır?
Dördüncüsü, gencecik çocuklar vatan için şehit düşerken yılda üç beş maç için çalışmanın böylesine bir bedeli olmalı mıdır?
Fatih Terim bir çalışan olarak hakkını aramış ve şimdilik almıştır da. Temyizde ne olur bilemeyiz tabii ki.
Terim’in mücadelesi tümüyle yasaldır, ama kaçımız için bu mücadele etiktir?
Terim’e düşen, “Hakkımı aradım ve aldım” dedikten sonra bu parayı vatan için şehit düşenler yararına kullanılmak üzere ilgili vakıfl ara bağışlamasıdır.
Makas atanlara ağız ceza!
Bazı haberlere oldum olası bayılmışımdır ve hiç bitmezler:
“Maliye ev sahiplerine göz açtırmayacak, vergi kaçıran yandı, trafiğe büyük gözaltı...”
Sonuncusunu geçenlerde okuduk. Tehlikeli araç kullananlara, trafikte makas atanlara büyük ceza verilecekmiş.
Sayın yetkililerimiz, değerli büyüklerimiz, şimdi elinizi tutan mı var? Yasa değişikliği mi gerekiyor, isteseniz yarın yaparsınız.
Hem geçtik zaman zaman makas atarak, trafiği tehlikeye düşürerek araç kullananları, şu emniyet şeritlerinin işgal edilmesini önleyin hele.
Gözünüzün önünde işte!
Trafikte makas atarak gitmek cezalandırılsın, en ağır ceza uygulansın; tamam. İyi de ehliyetsiz ya da alkollü araç kullanarak veya telefonda konuşurken araç kullanarak, kırmızıda geçerek cinayet işleyenlere karşı da bir şeyler yapsanız...
Belediyeye bak belediyeye!
Kabul etmek gerekir ki toplumumuz Ramazan ve orucu en başta gelen ibadet gibi görüyor. Dinimizin gerektirdiği ibadetleri hayatları boyu hiç yapmamış olanlar, örneğin hiç namaz kılmamış olanlar bile Ramazan geldi mi kendilerini oruç tutmak zorunda hissediyorlar. Kimsenin itirazı olamaz tabii ki buna, isteyen tutar, istemeyen tutmaz.
Şimdi Ramazan yaklaştı ya, bazı belediyelerimizi bir telaş almış ki sormayın. Davulcuları eğitip iyi mani söyleme kursu verdiriyor bu belediyelerimiz, iyi mi!
Yıllar yıllar önce ne alarmı kurulacak saatler vardı, ne uyandırma işlevi görecek telefonlar, davulcu ihtiyaçtı. O ihtiyaç bitti, çoktan bitti artık bunu görelim.
Birileri tutuyor davulcuların Ramazan ibadetinin bir parçası olduğunu hala düşünebiliyor, “Davulcusuz Ramazan mı olurmuş” diye yaklaşabiliyor.
Siz işin eğlencesinde misiniz, davul bir eğlenceyse, yoksa oruç tutup ibadet etmek mi istiyorsunuz?
Bir de davulcu ilkelliğine karşı çıkılınca konuyu hemen ezana bağlayanlar var. Bunlar farkında olmadan davulla ezanı bir tutuyorlar, ne diyelim!