Yaşadığımız piyasa stresinin nedenleri
Son dönemde yine döviz piyasası stresi ile karşı karşıyayız. Görünen o ki TL’nin değerine dair beklentilerde bir bozulma var.
Bir süredir yerel seçimler sonrasında TL’nin Haziran 2023 seçimleri sonrasında olduğu gibi değer kaybedeceğine dair fikirler yayılmaya başladığını gözlemliyoruz. Her ne kadar yerel seçimlerin Milletvekili ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri kadar belirsizlik yaratmayacağını düşünsek de görünen o ki kamuoyunda bundan farklı bir beklenti oluşmaya başladı.
Seçim belirsizliği dışında döviz talebini etkileyecek gelişmelerden bir tanesi de Şubat ayı enflasyon verisi oldu. Piyasa tahminlerinin üzerinde gerçekleşen tüketici enflasyonu sonrasında yıl sonu enflasyon tahminlerinde yukarı yönlü güncellemeler gerçekleşti ve TCMB’den enflasyon karşısında daha şahin bir tutum beklentisi arttı.
Döviz dönüşümlü kur korumalı hesap sahiplerinden bir kısmının da tekrar dövize tevdiat hesaplarına döndüğünü anektodal olarak duyuyoruz. Bu hesaplar için geri dönüşüm zamanında döviz temini için garanti verildiğinden oluşan talep TCMB tarafından otomatik olarak karşılanıyor. Nispeten az konuşulan fakat döviz talebi üzerinde etkili olabilecek gelişmelerden bir tanesi de kripto para fiyatlarında yaşanan artışlar.
Yerli yatırımcıların kripto paralara ilgilerinin arttığı bir ortamda döviz talebi de artıyor. Bu kanalın yarattığı döviz talebini takip edemiyoruz fakat etkisi olduğunu düşünüyoruz. Hafta içerisinde ekonomi yönetimi tarafından yapılan açıklamaların döviz talebini azaltmakta çok etkili olmadığını alınan ekstra önlemlerden anlıyoruz.
Nitekim, TCMB ilave sıkılaştırma kararını bir basın duyurusu ile paylaştı. Buna göre TL ticari kredilerde aylık büyüme sınırı %2,5 seviyesinden %2’ye, ihtiyaç kredilerinde %3 olan büyüme sınırı %2’ye düşürüldü. Taşıt kredilerindeki %2’lik sınır değiştirilmedi. Ayrıca, Resmi Gazete’de yayınlanan bir karar ile kredi büyüme sınırını aşan bankalar için ek zorunlu karşılık uygulaması getirildi.
Bunlara ek olark TCMB “TL uzlaşmalı vadeli döviz satım ihaleleri” düzenlemeye başladı. İlk gün 475 milyon dolar, ikinci gün 463 milyon dolarlık satış gerçekleşti. Bu enstrümanın temel amacı özellikle şirketlerin ileri tarihli döviz yükümlülükleri için bugünden döviz satın almasının önüne geçmek. Bir başka deyişle, TCMB şirketler için avantajlı hedge imkânı sağlayarak şirketlerin döviz taleplerini öne çekilmesini engellemeyi amaçlıyor.
Bu enstrümanın bir diğer etkisi de TCMB’den bu opsiyonu satın alan bankaların spotta TL satmaları durumunda ortaya çıkıyor. Bu durumda piyasada döviz arzı artıyor. Türkiye’de hane nalkı tasarruflarının bir kısmını geleneksel olarak yabancı para mevduat ve altın gibi değerli madenlerde değerlendiriyor. Tasarruflarda dolarizasyon adını verdiğimiz bu olgunun son 25 yılda en düşük olduğu yıllar 2010-2011 yılları. Bu dönemde dahi yabancı para tasarrufların toplam mevduata oranı %30’a düşmüştü.
Dövize yatırım eğiliminin yüksek olduğu bir ortamda hane halkına döviz talebinin de arttığını geçmiş tecrübelerimizden biliyoruz. Hane halkının döviz talebini azaltmak adına en etkili silahın ise TL tasarrufu cazip hale getirmek olduğunu yine geçmiş tecrübelerimizden biliyoruz. Sözlü yönlendirmelerden ziyade alınan aksiyonların döviz talebini azalttığını söyleyebiliriz. Sonuç olarak farklı nedenlerle kendi kendini besleyen bir döviz talebi oluştu.
Oluşan fazla talebin engellenmesi için çeşitli adımların atıldığını ve atılan adımların piyasanın sakinleşmesini sağladığını gözlemliyoruz. Bununla birlikte para politikasının enflasyonla mücadelede yalnız kaldığı imajının ortadan kaldırılması gerekiyor. Maliye politikaları ile desteklenen dezenflasyon sürecine dış kaynak girişinin eşlik etme ihtimali de daha yüksek. Böyle bir ortamda TCMB’nin yıl sonu enflasyon ara hedefine ulaşma şansı artacaktır.