Yarım puan artış, yangına körükle gitmek olur

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

 

Varsın birileri bizi faiz lobisi olmakla daha çok suçlasın. Hem en azından bu suçlamayı yöneltenlerin bir kısmı da "faiz lobisi" olduklarını itiraf etmiş durumdalar zaten.

Onlar "az lobici" olsunlar, biz "çok lobici" olalım, sorun değil.

Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı'nın önceki gün yaptığı yazılı açıklamaya göre önümüzdeki hafta gerçekleştirilecek Para Politikası Kurulu toplantısında faiz koridoru genişletilecek. Bu operasyon faizin üst bandı yukarı çekilerek yapılacak. Mevcut durumda gecelik borç alma faizi yüzde 3.5, borç verme faizi yüzde 6.5 düzeyinde. Şimdi, yüzde 6.5'in ne kadar artırılacağı merak ediliyor.

Kimi çevreler, üst bandın yarım puan artırılmasını yeterli görüyor. Yani alt bandın yüzde 3.5 düzeyinde sabit kalacağı varsayıldığına göre, üst bandın yüzde 7'ye çıkarılması beklenmeli. Böylece de koridor yüzde 3'ten, yüzde 3.5'e yükseltilmiş olacak.

Faizin üst bandında yarım puan artış yeterli görülüyor. Piyasadaki ağırlıklı görüş böyle. Acaba yarım puanlık bir artış yeterli olur mu, çok tartışılır. Biz yarım puan artışın yangını söndürmek bir yana, daha da artıracağı görüşündeyiz.

Bir yangın var ve onu havayla nasıl söndürürsünüz, bir düşünün. Ya çok güçlü bir hava üfler ve oksijen temasını bir anlığına tümüyle kesersiniz ya da teması keseceğini sandığınız zayıf bir üflemeyle aksine daha çok oksijen sağlar ve yangını büyütürsünüz.

Şimdi o durumdayız.

Yarım puanlık bir faiz artışı, yangına daha çok oksijen sağlamaktan öte bir anlam ifade etmeyecektir. İkinci el tahvil bono piyasasında faizin yüzde 9 dolayında seyrettiği ve Erdem Başçı'nın açıklamasından sonra bile yüzde 9'un altına inmediği bir ortamda siz borç verme faizini yüzde 7'ye çıkarırsanız, aradaki iki puanlık fark yüzünden yangına zayıf bir üflemeyle daha çok oksijen sağlamış olursunuz.

Faiz kararı döviz satma ihalelerine de benzemez ki. "Bugün 50 milyon dolar satalım, talep devam ederse tutarı yarın 250'ye, 500'e çıkarırız" deme durumunuz yok ki. Ne yani 23 Temmuz'daki Para Politikası Kurulu toplantısında faizi artırdıktan sonra, istediğimiz sonucu elde edemezsek; ya bir sonraki toplantının yapılacağı 20 Ağustos'a kadar "kıvrana kıvrana" bekleyeceğiz, ya döviz satmaya yükleneceğiz ya da 20 Ağustos'a az bir zaman kala, "Önümüzdeki toplantıda faiz artırımını gündemimize alacağız" gibi son açıklama benzeri bir mesajla piyasaları yatıştırmaya çalışacağız...

Dolayısıyla, 23 Temmuz toplantısında faizin yarım puan artırılması ekonomik anlamda cinayet olur; yangına körükle gitmek olur.

Faizin 1 puan artırılması da pek çare olarak görülemez, piyasada nötr bir etki doğar.

Piyasadaki sıkıntının aşılabilmesi için Merkez Bankası'nın faizi en az 1.5 puan artırması gerekir. Ancak bu koşulda piyasaya kararlı bir mesaj verilebilir, gelişmeler karşısında sıkı bir duruş sergilendiği gösterilebilir.

Merkez Bankası'nın duruşu

Bu arada, Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı'nın Para Politikası Kurulu toplantısından bir hafta önce bir anlamda toplantı kararını açıklaması, hele hele bu açıklamanın Başbakan Erdoğan başkanlığında yapılan ekonomi zirvesinden sonraya "denk gelmesi" doğrusu Merkez Bankası için büyük "talihsizlik" oldu. Ama belli ki şu bir haftanın mevcut koşullarda böyle geçirilemeyeceği görüldü. Daha da önemlisi Başbakan Erdoğan'ın da bunu görmesi sağlanabildi. Erdoğan'ın onayıyla da faiz düğmesine basılacağı bir hafta öncesinden açıklandı.

Elinde nakit olan kazanacak

Kimileri ısrarla bir faiz lobisi türküsü tutturdu gidiyor. Başta bankalar ve yabancı fonlar olmak üzere elinde kağıt bulunanların faizlerin yükselmesinden karlı çıktığı öne sürüldü. "Faiz lobisi kimdir, bir açıklayın" şeklindeki çağrılara da "Siz cevabını bildiğiniz soruları bize soruyorsunuz" şeklinde kaçamak yanıtlar verildi.

Merkez Bankası haftaya faizi artırdığında elinde devlet tahvili ve Hazine bonosu bulunanların zararı, bu kağıtları daha düşük faizle aldıklarına göre kesinleşmiş olacak. Yani elinde kağıt bulunanlar zarar ederken, nakitte olanlara yüksek kar kapısı aralanacak.

Hem zaten buna da ihtiyaç var. Baksanıza mayısta dış kaynak girişi neredeyse sıfır düzeyinde kalmıştı.

Özel sektör yurtdışı kredisini azalttı

Bu arada, özel sektörün yurtdışından sağladığı uzun vadeli kredinin mayıs ayında 1.4 milyar dolar azaldığı dikkati çekti. Yani özel sektör mayısta net olarak dış borç ödemesi gerçekleştirmiş oldu.

Azalma, finansal olmayan kesimin kredilerindeki gerilemeden kaynaklandı. Bu kesimin yurtdışından sağladığı krediler mayıs ayında 2.6 milyar dolar azaldı.

Finansal kuruluşların yurtdışından sağladığı krediler ise 1.2 milyar dolarlık artış gösterdi.

Yurtdışından sağlanan krediler, mayıs sonu itibariyle 58.8 milyar doları finansal kuruluşlara, 83.9 milyar doları da finansal olmayan kuruluşlara ait olmak üzere 142.8 milyar dolar düzeyinde bulunuyor.

Biraz önce de belirttik, özel sektörün en azından finansal olmayan kesimi, mayısta dış kredisini azaltmayı tercih etti. Bu eğilimin kurların daha da yükseldiği ve yükselme kaygısının yaşandığı haziranda daha da belirginleşmiş olması şaşırtıcı değil.

 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar