Yaprak dökümüne hazırlanın!
Geride bıraktığımız hafta genelinde finansal piyasaların dengesi bozuktu ve beklentiler olumsuz yönde farklılaşma eğiliminde idi. Bir yandan küresel ve bölgesel nitelikli jeopolitik gelişmeler, diğer yandan Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrasına ötelenen içeriye ilişkin muhtelif endişeler bu sonuçta etkili oldu. Belirsizliğin hatırı sayılır ölçüde arttığına ve fiyat oynaklıklarının yükseliş eğilimine girdiğine tanık olduk; aksi yöndeki çabaların etkisi ise genelde yetersiz kaldı. Güvenli liman arayışları ön plana çıkar iken, özellikle kırılgan olarak bilinen gelişmekte olan ekonomiler daha fazla sarsıldı; riskten kaçınma eğilimi etkili oldu. Yukarıda özetlemeye çalıştığımız tablonun şekillenmesinde sermaye hareketleri öncü rol oynadı, kaldıraçlı pozisyonlar nispeten küçüldü.
Jeopolitik denklemde ABD merkezli yaptırımcıların, Ukrayna’daki gerginliği tırmandırır iken Orta Doğu’dakini düşürmeye çalıştıkları dikkat çekti. Belirsizliği artıran unsur ise Rus Yönetiminin nokta atışlı tepkileri oldu; Batı’nın kaş yapayım der iken göz çıkarma, faydasından daha büyük ve yıkıcı yan tesirler üretme ihtimali arttı. Gerginliğin ne zaman ve ne tür gelişmeler yaşandıktan sonra gerileyebileceği konusunun yarattığı olumsuzluklar, beklentileri iyice dengesizleştirdi. Bir tarafın korkutarak ve diğerinin ise kararlı bir biçimde direnerek rakiplerine geri adım attırmaya çalışması, kendi kendini besleyen bir kısır döngüye işaret ediyor. Bu gelişmeler gerek finansal gerekse ekonomik hassasiyetleri iyice kırılgan hale getiriyor. Güç odakları arasındaki geleceğe yönelik bu çekişmenin mi, yoksa ABD Merkez Bankası‘nın parasal genişlemeyi sonlandırarak terse çevirmeyi öngören takviminin mi daha yıkıcı olabileceğini kestirmek zorlaşıyor! Fakat birlikte çok daha olumsuz sonuçlara sebep olunacağını öngörebilmek için ekonomist olmak gerekmiyor. AB de durgunluğun yeniden derinleşmesine tepki niteliğindeki olası parasal gelişmeler, bu olumsuzlukları terse çevirebilecek potansiyel taşımıyor.
Ülkemizdeki siyasi iradenin kırılganlığı arttıracak nitelikteki küresel ve bölgesel gelişmeleri görmezden gelen tavrı nedeniyle, Cumhurbaşkanlığı Seçimleri sonrasında olumsuzlukların azalacağı iddiası pek gerçekçi görünmüyor. Değişen koşulları hiç hesaba katmayan ve takıntılar ile karşılanması giderek güçleşen bağımlılıklar arasında bunalanlar, kimseye güven veremiyor. Etkili ve yetkili kesimlerin olumsuzlukları gizlemeye çalışan tavrı ise büyüyen boşluğu dolduramıyor. İyice daralan hareket yeteneği nedeni ile koşulların kendisine uymasını bekleyenlerin hayal kırıklığı çok büyük olacak gibi görünüyor. Kendisi gibi düşünmeyen herkesi düşman olarak niteleyip tasfiye etmeye çalışan anlayışların en büyük hasarı, kendi ülkesine vereceğini bilmek gerekiyor.
İç ve dış koşullar özellikle gelişmekte olan ekonomiler için yaprak dökümü zamanının gelmiş olabileceğini düşündürüyor. Herkes ne ekti ise onu biçecek.