Yaprak dökümü
Finansal piyasalarda, ocak ayının ikinci haftasından itibaren yaşanan eğilimlere baktığımızda yapay iyimserliğin maya tutmadığı dikkat çekiyor. Görünen o ki bugüne kadar uygulamaya giren kurtarma paketleri ile verilen garantiler normalleşme için yeterli olmamış; güven bunalımı azalmamış. Aralık ayı ortasında ve işlem hacimlerinin çok düşük olduğu koşullarda bilançoları daha az kötü göstermek amacıyla mali piyasalar manipüle edilmişti; doların diğer paralara karşı değer kaybetmesi riskten kaçma eğiliminin durulduğu şeklinde yorumlanmış ve sermaye piyasaları kısmen yukarı itilmişti. Daha sonra yeni kurtarma paketleri ile beklentilere katkı yaparak bu son eğilimlerin ömrü uzatılmaya ve hafızalardaki olumsuzluklar silinmeye çalışılmıştı. Fakat olmadı; bu son eğilimler geri tepti ve kabus geri döndü. Son on yılda yoğun bir şekilde kullanılan sürdürülemez eğilimler işe yaramadı.
Gelişmelere kısa vadeli ve oldukça dar bir açıdan bakanlar, bilinen yaklışımların neden işe yaramadığını ve bu krizi farklı kılan sebepleri anlayamazlar, anlatamazlar; belirsizlik ve kırılganlık artışını engelleyemez, güven bunalımının derinleşmesini önleyemezler. Siyasilerden sonra, finansçılar da geniş kesimler nezdinde itibarını tüketti ve güvenilmez damgasını yedi; hal böyle olunca kitle iletişim araçlarının da etkinliği kayboldu, günü kurtarma amaçlı yönlendirme girişimleri başarısızlığa mahkum olmaktan kurtulamadı. Ne olup bittiğini anlamak için uzun dönemli eğilimlere bakmak gerekiyor ve ancak o zaman neden çeyrek yüzyıldır yeni bir dünya düzeni arandığını ve bugünün sorunlarının neden çözümsüz olduğunu anlamak mümkün olabiliyor. Fakat gerçekleri konuşmak güvenilmez damgasını yiyenlerin işine gelmediği için bu açmazdan kurtulmak çok sancılı ve uzun sürecek gibi görünüyor.
İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana gelir dağılımı ve rekabet koşullarındaki evrime, üretim faktörlerinin hareketliliğinde yaşanan değişime, uluslararası ticaret hacmi ve sermaye hareketlerinde yaşanan farklılaşmaya ve uluslararası kurumların işlevselliğine baktığımızda gerçekleri daha iyi görebiliriz. Karşılaştırmalı üstünlük teorileri çerçevisinde serbest piyasa ve demokrasi diye başlayan sürecin, güçlülerin tamahsızlığı sayesinde nasıl bir ucubeye dönüştüğünü anlayabiliriz. Bu tabloyu yaratan yanlışlar, küresel düzeydeki yapısal sorun ve dengesizliklerin ilacı olamaz. Düşünün bir kez, gelir dağılımı daha da bozulacak, rekabet koşulları olumsuzlaşacak, sermaye hareketleri ve ticaret hacmi daralacak, uluslararası kurumlar mevcut sorunları çözmek yerine güçlüler lehine sessiz kalarak sıkıntıların büyümesini seyredecek ve bu koşullarda her şeyin kendiliğinden düzelmesi beklenecek!.. Bu tablonun yaratabileceği bir tek sonuç var; kamulaştırma eğilimleri de korumacı önlemlerin yaygınlaşması ve her toplumun öncelikle kendi başının çaresine bakmak zorunda kalması, görece güçlü olanların sahip olduğu gücü başkalarına karşı acımasızca kullanması...
Yukarıda ifade etmeye çalıştığım düşüncelerime siyasilerin, finançıların ve kendini herkesten üstün gören kolay kazanmaya alışmışların katılmasını beklemiyorum; hatta ısrarla tam aksini iddia etmeyi sürdüreceklerini biliyorum. Onların bu çabası sorun ve dengesizlikleri daha da ağırlaştırmak ve dünyamızı cehenneme çevirmekten başka bir işe yaramayacak. Devletlerin başta banka ve bazı önemli sektörlere sermaye aktararak ortak olmasını kamulaştırma olarak görmek istemeyecekler ancak çaresizlikleri nedeniyle makul bir açıklama da getiremeyecekler. Bazı güçlü ekonomilerin korumacı eğilimlerini maskelemek adına başlatacağı ticaret savaşlarını gerçekçi bir şekilde yorumlayamayacaklar. Fakat küresel ticaret hacmi ve sermaye hareketi daraldıkça yaşanacak sıkıntıları kimseye anlatamayacak ve insan içine çıkamaz hale gelecekler. Kendileri gibi düşünmeyenleri susturmaya çalışmak ise olumsuzluğun büyümesini engelleyemeyecek. Birkaç yıl içinde fazla bir şey düzelmeyecek, tam aksine verilen garanti ve kurtarma paketlerinin sosyal maliyeti koşulları iyice ağırlaştıracak...
İşin garibi bu uyarıları yapanlar felaket tellalı sayılacak, fakat kendi paçasını kurtarmak adına geniş kesimleri aldatarak şeytana uşaklık yapanlar iyi niyetli-itibarlı olacak! Belli ki dünya tersine dönmüş, kavramlar görünen anlamın aksini içermeye başlamış, geniş kesimlerin itibar ettiği her şeyin içi boşaltılmış, değerler tüketilmiş. Demokrasi ve serbest piyasa kavramlarının içi boşaltılmış, medeniyet kavramı barbarlığın anlamını temsil etmeye başlamış. Güçlülerin haklı, güçsüzlerin ise haksız sayıldığı cehennemi bir ortam yaratılmış. Kısacası insani değerler tümüyle tüketilmiş.
Şimdi sormak gerekiyor bu ortamı yaratanlar, aynı yaklaşımlarla kendi yarattıkları fakat kendilerini de kaptırdıkları bu kaostan çıkabilir mi? Evet dünya yuvarlak; sürekli batıya gittikçe doğuya varırsınız; fakat insanı değerler için durum farklı yanlışlar daha büyük yanlışlarla düzelmiyor. Mevsim sonbahar ve kış yaklaşıyor, yapraklar hızlanan bir şekilde dökülüyor; yanlışlardan çok sancılı bir şekilde arınacağımız bir döneme giriyoruz.