Yapısal reformlar ne zaman gündeme gelecek?

A. Levent ALKAN
A. Levent ALKAN [email protected]

Dünya genel konjonktrünü yakın ölçekle dikkate aldığımız şu dönemlerde, küresel ölçekli bir deflasyonist baskı yaşanıyor olsa da bizdeki çekirdek enflasyonlar (H ve I) çift hanede. Neden ve niçini sorgularsanız, karşınızda dağ gibi yapısal sorunların duruyor olduğunu bulursunuz. 

İstanbul haziranı ilkbaharda kaybettiği bulutlarla karşılıya dursun, Anadolu, Haziran sıcaklarına teslim olmuş çiftçiler seralarının üstünde açıyor. Yine domates üreticisi, yine aynı feryat; gömleğimizin iki yakasını bir araya getirmeyen yapısal reform zorunluğuna yenik düşmüş. Domatesinin potansiyel alıcıları Rusya ve diğer Avrupa ülkelerinin yüzü Türkiye’ye dönmediğinde iç tüketimin önemi öne çıkıyor bir anda. Oysa burada hane halkı ve gıda sanayicisi sistemli çözümlere muhtaç, ürün mevsimi dışında unutulmuşluğuna sitemli; yavaş, yavaş yok olup gidiyor rekabet savaşında. Tıpkı erozyonla her yıl kaybolan yüzlerce hektar toprağımız gibi. Domatesin tarladan gelecek olanını bizler şehirlerde bekleyeduralım onlarsa bir yıllık emeklerini salça üreticisinin kolları arasına bıraksınlar 10 kr gibi komik bedellere. Neden?
i. Ulaşım altyapımız üretici ile tüketiciyi bir araya getirebilecek marifette değil. Üreticinin her türlüsü ulaşım için demiryollarını isteyedursun, oysa mevcut tablo otoyolları işaret ediyor onlara. Avrupa’nın gündeminde bile yer almayan karayolu taşımacılığı, bizde Mercedes ve Man gibi iki üreticinin ağır vasıta pazar cennetine dönüşüyor.
ii. Aracılar ürünü tüketiciye erişimde üreticinin kat kat üstünde bir gelirle olağanüstü bir çarpık tabloyu ortaya koyuyor. Marketlerdeki raflardan geriye doğru gidiş, tablonun çarpıklık boyutu ortaya çıkartabilecektir ancak. Bir ürünü marketteki rafa girmesi için ortalama yüzde 20 raf bedeli, yüzde 7 distribütör marjı ve yüzde 18 KDV bir araya geldiğinde toplam yük yüzde 45’tir. Ürünün bedeline tüm bu sabit yüklerden başka ulaşım ve mevsimlik gübreleme, sulama gereksinimi ile toplama da eklendiğinde üretimin tüketiciye ulaşım hattına yüklenmiş sabitlerin ne kadar tahripkar olduğunu anlayabilmek mümkün olabiliyor ancak.
iii. Yüzde 18 KDV’nin amacı nedir? 1. Tüketimdeki ifratı engellemek 2. Gelir dağılımındaki çarpıklığı düzeltmek 3. Doğrudan üreticinin sorunlarına harcamak. Sistemin en kırılgan noktası, döner sermaye gelirlerinin toplandığı yere bir faydasının olmaması türünden, davulun ayrı yerde tokmağın ap ayrı bir yerde durduğu yapıyı sürdürmesidir. Eğer toplanan kaynak o sektörü gerçekten ihya etmek için harcanabilse, bu türde sektörel çarpıklık sorunları diye bir şey kalmayacak.  

Neler Yapılabilir?

Öncelikle sabit yükleri ortadan kaldıracak düzenlemeler üzerine eğilmek gerekecek. Ardından uzun vadeli planlara ulaşımın demiryollarına dönüşümü eklenecek. Öte yandan vergi gelirlerini de unutmamak gerekir. Tarımsal tüketimden toplanlar, üreticiye erişimi aracısız kılacak şekilde, raf bedellerini silebilecek sistemler üzerine oturtulabilir pek tabii. 
Enflasyonda tepe noktası Mayıs da, düşüş de Haziran ayı verisinden itibaren başlayacak. Bunları analiz otomatik pilota bağlı bir uçak nasıl yönetilirse, öylece yönetebiliyor ancak gıda sektörümüzü. Gıda üreticisi tüm bunlardan memnun mu derseniz; pek sanmam. Geçen hafta açıklanan sanayii girdi maliyetleri brüt ücret ve maaşlarda yıllık yüzde 16.3 artsın, bu üretici bir de işlenmemiş gıda fiyatı oynaklığının sırtına vurulmasını istemeyecektir elbet. Öyleyse kim istiyor olabilir bu çarpıklığın sürmesini? Onun yanıtını da siz bulun… 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar