“Yapısal reform önerilerini” bütünü gözeterek yapalım
Uzun zamandır bu ülkede “yapısal reform” sözü dillere pelesenk oldu. Daha önce birkaç kez yineledim ama bir kez daha paylaşmamızda sakıncası yok. Herhangi bir konuda “yapısal reform” dediğimiz zaman hangi “bileşen ve bağlamları” içerdiğini bilmeliyiz.
Bir “yapısal değişim ve dönüşümün” dikkate alması gereken ilk unsur, “ fiziki varlıklar” diye tanımladıklarımızdır: Yeraltı ve yerüstü zenginlikleriyle ilgili envantere ve net bilgiye sahip değilsek, yapısal reform yapmaya kalksak bile, bir yandan yaptıklarımız öte yandan ciddi yıkılmaya yol açar.
İnsan kaynağının niteliğini dikkate almayan bir “yapısal reform” söylemi, kandırmacadan başak bir şey değildir.
Ülkenin insan eliyle yapılmış fiziki altyapılarının nicelik ve niteliğine ilişkin net bilgilerin olmadığını düşünüyorsanız; yapısal reform sözlerine sadece gülüp geçmek gerekir. Daha da önemlisi “örgütlenme bilinci ve örgütlenme düzeyi” yapısal reformları başarılı ya da başarısız kılar.Her şey elimin menzili altında olsun, küçük olsun benim olsun, ortak atın beli kırık olur gibi kültürel önyargıların kırıntısı bile zihninizde yer etmişse yapısal reform sözleri politik amaçlıdır; etkili bir sonuç yaratmak için değildir.
Reform türküsü
Toplumun sahip olduğu “üretim yöntemleri ve ürünlerin” uluslararası piyasadaki konumları hakkında kendini aldatmayan nesnel bilgileriniz yoksa, sabahtan akşama kadar yapısal reform türküsü söyleseniz de bir yararı olmaz. Bankacılık, sigortacılık ve sermaye piyasalarında kullandığımız araçların sayısı kadar erişilebilirlik dereceleri de mevut yapının göstergesidir; yeni bir yapı için hangi araçları geliştirmeniz gerektiğini anlayabilmenin ve açıklayabilmenin gerek şartıdır.Eğer para ve maliye politikalarınızla ilgili iyi düşünülmüş bir “stratejiden” yoksunsanız; “yüksek faiz-düşük kur” ya da “yüksek kur-düşük faiz” uygulamalarının ülkeyi hangi sonuçlara götüreceğine karar veremez; dar bir alanda debelenen rodeo atı gibi debelenir ama yol alamazsınız.
Medeni hukuktan ceza hukukuna, ticaret hukukundan özel hukukun diğer alanlarına “hukuk sisteminin caydırıcı ve özendirici” etkileri hakkında bir analize sahip değilseniz; bugünkü hukuk sisteminin boşluklarını bilmiyor ve nasıl dolduracağınızı tanımlamıyorsanız bir yapısal reform yapmaktan söz etmenizin ne anlamı olabilir ki!
Ülkenin ihtiyaçları ve yaratmak istediği uzun dönemli gelecekle ilgili bir “kuramsal çerçeveden” yoksunsanız; eğitim ihtiyacını tanımlamış, insan yetkinliklerindeki düzeyinizle ilgili kaliteli ve net bir fikre ulaşmamışsanız; iletişim sisteminin değer üretmesinin anlam ve önemini sorgulamamışsanız, gıda sistemlerine ilişkin orta ve uzun vadeli plandan yoksunsanız, su sistemleri ve sağlık sistemleri gibi “zenginliğin merkezi kaynakları” hakkında bilginiz ve fikriniz yoksa yapısal reform sözleri bir ezberin tekrarlanmasından başka anlama gelmez.
“Sosyal ve kültürel sistemimiz” eşit haklar tanımıyor; fırsat eşitliğinin kanallarını açmıyor; kültürel erişilebilirlikleri güçlendirmiyor; sosyal güvenlik düzeyini yükseltmiyor; insanların yarınlarınlara güvenini artırmıyorsa, adına yapısal deseniz de yapacağınız iş bir idareyi maslahatçılık olur.
Tek tip düşünce
Bilimsel ve teknolojik sistemimizin bulguları, teknoloji uygulamaları uluslararası gelişmeleri izliyor, teknoloji üretimine geçemiyorsanız; o yapısal reformları yapsanız da umduğunuz sonuçlara ulaşamazsınız. Siyasi parti yasalarınız özgürlüğü ve çok sesliliği özendirmiyor; seçim sistemleri egemenliğin kaynağı olan halkın en küçük farklılıklarına özen göstermiyor; yasama organları özgür ve özgün düşüncelere açık pencereler bırakmıyor; otoriterliği, tek sesliliği ve tek tip düşünceyi “istikrar” diye adlandırıyorsanız;yapısal reformun önemli bir bileşenini saf dışı etmiş olursunuz.
Her toplum sosyal ve sınıfsal bir dizi yapılanmanın ürünüdür. Sosyal ve sınıfsal olayları önce bireysel ölçekte ele almak gerekir: Meslek edinme, kaliteli anne-babalık, danışmanlık hizmetleri, suçluların topluma kazandırılması, engellilerin rehabilitasyonu gibi derinlikleri dikkate almayan bir düzenlemeye yapısal reform denmez. Hemen ardından “kent planlarıyla bağlantılarını”, “sivil inisiyatiflerin katılımıyla ortak çözümler üreten mekanizmalarını” karar süreçlerinin değişkeni olarak değerlendirmeyen düzenlemeler yapısal reform niteliği kazanamaz. Ulusal ölçekte de, “siyasi katılımı artıran kanalları açmayan” düzenlemelere reform denmez; hele hele yapısal reform hiç denemez.
İndirgemeci ve parçacı yaklaşımların sorun çözme gücünün zaafl arını bilen, bütünsel algının ve anlayışın gücüne inanlar, yapısal reformlarda başlıklar halinde anlatılan değişkenleri hesaba katarak analiz yapmalı, tartışmaya katılmalı ve önerilerde bulunmalıyız.