Yapılması gerekenleri herkes biliyor
Geçen hafta Çetin Nuhoğlu’nun “…planı unuttuk” çağrısına neden kulak verilmesi gerektiğini özetle anlatmıştım: Finans sistemi reformu, iş dünyasında rekabet edebilecek ölçeklerin yaratılması,
teknoloji ve yönetim algılaması, kriz sonrasında yeni işbölümünde konumlanma, karşılaştırmalı üstünlük yaratma ölçülerindeki değişme, haksız rekabet koşullarının değiştirilmesi, işgücü maliyetleri ve verimlilik arasındaki dengelerin gözetilmesi gibi sorunlarda “...planlı çalışmanın” önemine değinmiştim. Bugün ülkemizin gündeminde planlanması gereken, herkesin bildiği, hatta paylaştığı ama bir türlü yaşama yansıtamadığımız başka konulara değineceğim.
Ben etkin ve yetkin olsam, geçen hafta yazdıklarımın dışında şu hususları da varlık nedeni olarak görür; yaratmak istediğim refahın araçları olarak kullanırdım:
1. Her büyük kriz sonrasında çağı değiştiren teknolojik sıçramaların olduğunu biliyoruz. İçinden geçtiğimiz kriz süreci de denge durumuna geldiğinde, öncü sektörler oluşacaktır.
Bu genel eğilimi dikkate alarak, üniversite, araştırma kurumları, özel laboratuvarlar ve ilgili sivil inisiyatiflere bir görev verirdim: Ülkemiz hangi ileri-teknoloji alanında atılım yapma potansiyeline sahiptir? Bu sorunun yanıtını, geliri, gideri, beklentileri, umutları ve hatta olası hüsranlarını irdeleyen bir “porje” hazırlatırdım. Ortak irade, o projenin üzerine “yürü” diyorsa, kararlılıkla üstüne giderdim.
2. Eğitim-öğretimin ihtiyaçlarda ve gelişmelerdeki hızlı değişme nedeniyle “paradigma kayması“ döneminden geçtiği bilinmeyen bir sorun değil. Eğitim-öğretimde “yeni paradigmayı“ belirlemek için mümkün olduğunca geniş katılımcıya çalışmalar yaptırır;çıkan sonucu da bir “seferberlik algılaması“ ile hayata taşırdım.
3. Enerji konusunda ülkemiz açısından en uygun “potansiyel alanları“ belirler; tartışmaları bir kısır döngünün tutsağı olmaktan çıkarır; ortaya çıkan yol haritasını titizlikle izlerdim. Bu konuda
yapılan çalışmalar için haftada en az iki satımı koordinasyon için ayırırdım.
4. Elinin menzili altında kaynakları üretim sürecinde etkin kullanamayanların yeni kaynak yaratarak zenginlik artırdıkları görülmemiştir. Bunedenle, elimizin menzilindeki en önemli kaynak olan topraklarımızı verimli kullanmak için siyasi bedeli ne olursa olsun, çok parçalanmış mülkiyet yapısını değiştirecek, rekabet edebilir verime ulaşacak tarımsal altyapıların oluşmasına imkan verecek “radikal önlemleri” gözümü kırpmadan yürürlüğe koyardım. Öte yandan, planlı bir iletişimle, geleneksel algılama ile tarımsal üretimin hem çiftçiye, hem de ülkeye yarar üretmediğini aktarır; bilinçlenmeden verimli tarımsal üretim yapılamayacağını en küçük ödün vermeden kamuoyuna aktarırdım.
5. Turizm sektörünün ciddi ve dinamik bir envanterini yapar; geçmişi alabildiğine özgürce sorgular; bu sektörde birikim ve deneyimi daha verimli kılacak yol haritasını saptar; sektör aktörleri sile birlikte uygulayıcısı olurdum.
6. Enerji tasarrufu, alternatif enerji kaynakları ve enerji bağımsızlığı konusunda nelerin yapılabileceğini, nelerin yapılamayacağını saptayan çalışmalar yaptırır; gereksiz beklenti yaratmanın önüne geçerdim.
7. Banyo-seramik ve sağlık gereçleri alanında ülkenin birikimini, dünyada bir numara olmaya götürecek biçimde yönetmenin yol ve yordamlarını arar; toplumun gücünü de arkama alarak ne gerekiyorsa onların arkasında dururdum.
8. Mobilya sektörünün potansiyellerini iyi değerlendirir; bu sektörde karşılaştırmalı üstünlük yaratan güçleri koordine eder; yüksek ihracat hedefine ulaşması için fiziksel altyapıdan, finans kolaylıklarına, teknolojik destekten, hukuk sistemine önlemleri bir bütün içinde yürürlüğe koyardım.
9. Makine-imalatı sektöründe de envanter çalışmasından başlayarak, planlı konsolidasyonu “…piyasa yapıcısı kuruluşlar çevresinde toparlanma” biçiminde sağlar; bu sektörü en azından dünyanın önde gelen üretim alanlarından biri olma hedefi üzerine odaklardım.
10. Lojistik sektöründe bilgi ve deneyimimizi kullanarak, sektörü varabileceği en ileri noktaya taşıyabilmenin fiziki, hukuki, finansal, teknolojik, metodolojik, siyasal ve sosyal bütün önlemlerin parçacı bir yaklaşımla değil, bütüncü bir anlayışla ele alırdım.
11. Azalan nüfus ve varlık emekli ve uzun ömür olgusunu dikkate alarak, ülkemizi zengin emeklilere yerleşme, eğlenme, sağlık vb. hizmetler bakımından cazibe merkezi haline getirmeye çabalardım.
12. Her türlü konuyu “açık tartışma” ortamına sunar; “demokratik sabır örneği” vermek için “kendine fren koyma ilkesini” ödünsüz uygulardım.. Ve sorgulayan ve o nedenle gelişen toplum yaratmak için ne gerekiyorsa onları yapardım.
Geçen hafta ve bu yazıda başlıklar altına aktardığım hususları herkes bildiği için istediğiniz kadar ayrıntıda açıklayabilirsiniz…Ama işin sırrı, böylesi bir plan olmadan, kaynakları etkin kullanamayacağımız düşüncesine erişmiş olmamızdadır… Bizde eksik olan da işin bu yönüdür...
DATE:17-09-09