Yapılandırma projeleri
Şişecam'da çalışırken, çok iyi paralarla yabancı uzmanlarla yürütülen "yeniden yapılandırma" projelerini yakından gözledim.
Yeniden yapılandırma projelerini izlemeyi sürdürüyorum. Bir dizi işyeri, değişen iş ortamına uymak için yerli ya da yabancı uzmanlarla kendine çeki-düzen verebilmek için zaman, para ve emek harcıyor.
Ulaştığım kanıyı, sonunda değil başında söylemeliyim: Harcamaların çoğu yok yere yapılıyor; insanların öznel niyetleri, nesnel koşulları göze almadan bir şeylerin ortaya konması gibi sonuç yaratıyor.
Yirmi yıldır büyük şirketlerle ilgili bir tezi savunurum: Büyük kuruluşlar ya "portföy yönetimi" için örgütlenir ya da "iş yönetimi". Eğer bağlı birimleri "bağımsız kâr merkezi" gibi düşünüyor; esneklik, hız ve uyum için uygun ölçekte tutmak istiyorsanız; merkez yönetiminizde tüm çalışanların sayısı 50 dolayında olur; sadece portföy yönetir. Yok, kurumsallaşma, merkezi kontrol demektir; biz işleri yöneteceğiz iddiasını taşıyorsanız; o zaman araştırma-geliştirme, bütçe ve finansman, eğitim v.b. bütün işlevleri içeren bir yapıya ihtiyacınız vardır. Yönetimi kararlı hale getiren "uzman yönetmelikleriniz", "birimler arası ücret düzeyi", "dışarıya karşı özendirici önlemler" ve "vasat insan değil yetenekli insan istihdamı" gibi ayrıntılı işlemlerle ilgili birimleriniz, çok sayıda çalışanınız olur.
Anlatılan iki ekseni zihinde netleştirmeden girişilen yeniden yapılandırma çalışmaları, ne olduğu belli olmayan, yarattığı fayda-maliyet hesaplanmadığı ve tartışılmadığı için uzun dönemde kuruma yarar üretmeyen bir olgu olarak karşımıza çıkıyor.
Merkezi yönetim şirketlerinde, ayrıntı ile genel arasında "istisnalarla yönetim bilinci" iyi gelişmemiş olanlar; kendi öz gerçeğini, şirketin gerçekleri önüne koyabilen kurnaz yöneticiler sayesinde hata klasikleri ortaya koyabiliyor.
Çalışanlara verilen otomobillerin benzin tüketimini izleyenler mi aransınız…
İş yemeklerinde ödenen faturaların peşine düşenler mi görmek istersiniz
Bir üst yöneticinin görevi olmayan ne varsa hepsini ortaya koyan "kara mizah" örneklerine bol bol rastlamanız mümkün.
Bütün bunları ne için yazıyorum?
Son günlerde orta ölçekten büyük ölçeğe doğru ilerleyen birçok işyerinin yöneticileri, "…yeniden yapılanmak istiyoruz; ama neyi nasıl yapacağımızı bilmiyoruz" diyor da onun için.
Yeniden yapılanma çalışmalarını, içerdeki insanların "…pozisyon korumak" dejenere ettiğini iyi biliyorum. İş yeri sahiplerine, asla vazgeçemeyeceğiniz insanlara, durumlarını koruyacaklarını başından garanti edin. Onun ötesinde, özellikle pozisyon arayışı içinde olanlar bağlamında tartışmayın öğüdünü veriyorum. Bu öğüdün uygulanmasının güçlüğünü bile bile ısrar ediyorum.
Bir de gelen yabancı uzmanların, işyerlerinin bileşenlerini, toplumun kültürünü ve iş algılamasını hiç bilmeden, on yabancı makaleden, on birinci Türk makalesini yazan, ezberci ve şematik önerilerinden kaçınmalarını öneriyorum.
Memurlardan oluşan, emir-kumanda bağlamı olan yönetim kurullarını terk edemeyenlerin geleceklerinin olmadığını söylüyorum.
Neye ihtiyacımız olduğunu, ne istediğimizi, hangi sonuçları yaratmayı düşlediğimizi kendi zihnimizde netleştirirsek; yerli ve yabancı uzmanların tuzaklarına yakalanmayız,diye uyarıda bulunuyorum.
Yeniden yapılandırma gereklidir; değişen koşullara uyum için yeni yapılar, işlevler ve yeni bir kültür oluşturma hayatıdır… Bu konuda, bütün ömründe iki kitap bile okuyacak sabrı olmamış insanlarla böylesine ciddi işleri ele alındığında gerçekten bir felaket ortaya çıkıyor.
Yeniden yapılanma iyi ders çalışma işidir… Dersini iyi çalışanlar, uzmanların açıklarını kapayabilir. Ama, aykırı düşüncelerle işi sorgulama özgüveni olmayanlar, ne isterse onu yapsın… Rastlantı, başarıya da batışa da götürür…