Yapı bozulursa organizasyon da bozulur
Bir fıkra
İsrail’den gelen hahamı, New York’ta bir Eskinazi lokantasına götürmüşler. Lokanta çok güzel döşenmişmiş. Yemekler çok güzelmiş. Bir de ilginç bir boyut varmış. Garson Çinli imiş ve mükemmel bir Eskinazi dili konuşuyormuş.
Yemek sonunda lokantanın sahibi masaya gelmiş. Hahama sormuş “ Nasıl, beğendiniz mi?” Haham: “Bu yemeği ancak Avrupa’daki bir Eskinazi lokantasında, ya da İsrail’de yesem bu kadar güzel olurdu. Teşekkür ederim.” demiş. Sonra da eklemiş “Sormadan edemeyeceğim. Beni yemeklerin güzelliğinden daha çok hayrete düşüren bir şey oldu. Sizin şu Çinli garson. Tamam, anlıyorum. Çinliler belki daha ucuza çalışıyor. Ama adam mükemmel Eskinazi dili konuşuyor. Bunu nasıl başardınız” Lokanta sahibi sesini alçaltarak cevabı vermiş. “Evet O, yeni bir göçmen. Evet, ucuza çalışıyor. Eskinazi dili meselesine gelince, orası biraz karışık. Çaktırmayın; O, İngilizce öğrendiğini sanıyor”
Bir anı
Yıllar önce bir şirkete insan kaynakları yönetimi konusunda bir proje için görüşmeye gitmiştim. İnsan kaynakları müdürü önce bana şirketin hikayesini anlattı. Şirket, bir aile şirketi idi. Baba, şirketi yoktan var etmiş ve belli bir yere getirmişti. Kurumlaşmaya çok inanan birisi idi. Bir aile anayasası bile yapmıştı. İki oğlu vardı. Büyük oğlan yetişince onu genel müdür yapmış ve kendisi yönetim kurulu başkanı olmuştu. Küçük oğlan da şirkette terfi etmiş, genel müdür yardımcısı olarak görev yapıyordu. Baba tam bir yönetim kurulu başkanı gibi davranıyor, günlük işlerin içine girmiyordu. Abinin şirketi yönetmesine hiç müdahale etmiyordu. Bir gün, her fani gibi baba ölmüştü. Baba ölünce şirket anayasasına göre büyük çocuk (Abi) yönetim kurulu başkanı ve küçük kardeş de genel müdür olmuştu.
Konuştuğumuz projeden yönetimin ne beklediğini öğrenmeliydim. “Genel müdür ile konuşayım” dedim. İnsan kaynakları müdürü ”Hocam, yönetim kurulu başkanımızla konuşturayım sizi. Ona gidelim.” Ben biraz şaşırmıştım. İnsan kaynakları müdürü bunun üzere “Hocam şirketimizin durumunu biraz daha açayım.” dedi ve anlatmaya başladı: “Baba ölünce Abi, şirket anayasası gereği yönetim kurulu başkanı oldu. Ama uygulamada genel müdürlük görevini de bırakmadı. Evet ortada bir organizasyon şemamız ve bu şemaya göre bir de genel müdürümüz var. Ama tüm yetki hâlâ yönetim kurulu başkanımızda.” Ben de sordum: “Peki küçük kardeş ne yapıyor?” İnsan kaynakları müdürü gülümsedi ve biraz mahcup açıklamayı sürdürdü: ”O, kendisinin genel müdür olduğunu sanıyor. Esiyor, gürlüyor. Ama mühür hâlâ, yönetim kurulu başkanında. Zaman zaman genel müdüre ince ayar da çekiyor. O zaman genel müdür daha temkinli konuşuyor. En son, Başkan’ın dediği oluyor. Tabi, olan da kurumlaşmaya, kuruma ve biz çalışanlara oluyor. Müşteriler de bunun farkında, tedarikçilerimiz de”
Söz konusu şirkette bir proje yapılamadı. Zaten yönetim kurulu başkanı her şeyi biliyordu (!). Bu konuşmanın geçtiği yıldan iki yıl sonra daha sonra da şirket dağıldı.
Bir yorum
Organizasyon, bir amacı ve bir yapısı olan insan topluluğu olarak tanımlanır. Bu yapıyı da organizasyon şeması simgeler. Organizasyon şemaları her zaman gerçeği göstermez. Bir, kağıt üstündeki organizasyon şeması vardır; bir de, uygulamada olan, geçerli olan organizasyon şeması. Kağıt üstündeki şema ile uygulamadaki şeması farklı olan organizasyonlar için “yapısı bozulmuş” tanımını kullanabiliriz.
Bir organizasyonun yapısı neden bozulur? Bir sürü neden sayılabilir. Ama en önemlisi, organizasyonun amacından sapılmasıdır. Örneğin, yukarıdaki olaydaki şirketin bir amacı vardı. Ama Abi’nin amacı farklı idi. Abi, her şeye rağmen kendi borusunu öttürmek istiyordu. Bu da şirkete zarar veriyordu.
Kurumlaşmada yapı önemlidir. Yapının bozulduğu organizasyonların sonu hayırlı değildir.
Not: Tüm okuyuculara bilimin rehber olduğu, sanatın değer bulduğu; sağlıklı ve mutlu bir yıl dilerim.