Yapay zekâ...
Yapay zekâ teknolojisi denilince akla ilk olarak robotlar ve insansız hava araçları geliyor.
Oysa yapay zekâ, bugün hayatımızda olan ulaşım ve üretim araçlarını hatasız kullanmamızı sağlıyor.
Basit bir süreç olan ‘yapay zekâ’ büyük tartışma yaratıyor.
Bu konuda bilgiler havada uçuşuyor.
Davetli olarak katıldığım Türkiye Bilişim Derneği (TBD) İstanbul Şubesi’nin Veri Bilimi Çalışma Grubu öncülüğünden geçtiğimiz perşembe akşamı İstanbul Yelken Kulübü’nde düzenlediği “Yapay Zekâ” konulu toplantının konuşmacısı Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cem Say idi. Cem hoca bu konuda doğru bilginin önemli kişilerinden...
Bu bağlamda toplantıya özellikle katılmak istedim.
Açılışta konuşan TBD İstanbul Şubesi Başkanı Deniz Tiryakioğlu, yapay zekânın Endüstri 4.0 ile güncelleştiğini ve giderek tanım ve uygulama alanlarında derinlik kazandıran çalışmalar hızla sürdürülmekte olduğunu vurgulayarak, “Bu bağlamda TBD İstanbul Şubesi olarak çalışma gruplarımızın da katkılarıyla üyelerimize yönelik bir dizi bilgilendirme amaçlı toplantı ve eğitim temelli benzer toplantılarla devam ettirileceğini bu gece düzenlenen toplantımızın temel amacı da budur diyebiliriz. İstanbul Şubemiz tarafından okullarımız ile yapılan protokol ve anlaşmalar kapsamında gençlerimize yönelik olarak eğitim, seminer, atölye çalışması, staj yeri bulmada yardımcı olma gibi çalışmalar yapılmasını planlanmaktayız” dedi.
Açılışta konuşan diğer konuşmacı ise İstanbul Gelişim Üniversitesi Öğretim Üyesi ve aynı zamanda TBD İstanbul Şubesi Onur Kurulu Üyesi Prof. Dr. M. Erdal Balaban’dı.
Bilişim sektöründen ve akademiden yapay zekâ ile ilgilenen araştırmacıların bir araya geldiği toplantının çağrılı konuşmacısı Prof. Dr. Cem Say, öncelikle “50 Soruda Yapay Zekâ” adlı kitabının içeriğinden yola çıkarak yapay zekâ ile ilgili temel konulara değineceğini bildiren sunumla zenginleştirdiği konuşmasını şu sözleriyle sürdürdü; “
“En başta şunu ifade etmeliyim, ‘yapay zekâ ‘ elektriğin icadı kadar gerçek.
Ve bu hayatımızda elektrik kadar olacak. Bir ulaşılamazı görüp, hayal edip, imkânsızı imkânlı hale dönüştürme işi. Bir örnek vermek gerekirse 1997 yılında insan, makineyi yenemez denilmesinin üzerinden henüz 3-4 ay geçmişti ki IBM makinesi dünyaca ünlü satranç şampiyonu Kasparov’u yenebilmişti.
Esas olarak biz yapay zekâya şu an da aşina olmuyoruz.
Bunun tarihçesi eskilere, ilk dört işlem yapan aleti bulan Gottfried Wilhelm Leibniz’e kadar gitmektedir.
Yıl 1673. İlk dört işlemi yapabilen makineyi bulduğu için İngiltere Kraliyet Akademisi’ne üye kabul ediliyor o yıllarda, Leibnez.
Sonrasında ki düşüncesi ise bunu makineye yaptırabildiğimize göre neden farklı zihin gerektiren işleri de makineye yaptırmayalım sorusu gündeme geliyor.
Bir çeşit matematiksel akıl yürütme gibi düşünülüyor.
Yapay zekâya bilgiyi aktaran insan doğrulama ve yanlışlama için 0 ve 1 rakamlarını kullanıyor.
0 ve 1 rakamlarını kullanarak bir dil oluşturuyor aslında.
Mantığı Cebir diliyle yazmak biçiminde.
Bu Leibnez’in hayaliydi ama bu hayali George Bool başardı.
Devamında birçok mantıkçı ve matematikçi mantıkla Cebir’i evlendirme işiyle uğraştı.
Bu süreç, Alan Turing’e kadar devam etti.
Alan Turing, İkinci Dünya Savaşı’nda Alman istihbaratının şifrelerini kıran ve bu nedenle İkinci Dünya Savaşı’nı kazandığı söylenen 20. yüzyılın en büyük bilim adamıdır.
Alan Turing, başka makineleri ve kendisini de taklit edebilen ilk elektronik bilgisayarın yaratıcısıdır. Devam eden yıllarda yapay zekâ bilimi hızla gelişti.
Beynin çalışmalarındaki sinir hücrelerini girdi ve çıktıları modelleyen çalışmalar başarılı oldu.
Bugün bilgisayarlara birçok şeyi yaptırıyoruz. Bu hızlı gelişme teknik olmak dışında toplumsal hayatla ilgili birçok soruyu da beraberinde getiriyor. Bazı mesleklerin yok olması, işsizliğin artması, hatta robotların dünyayı ele geçirmesi gibi. O zamanlardan bu zamanlara teknoloji hızla ilerliyor.
Her gün farklı veri akışları, yenilenen buluşlar, otomasyon, veri hızı süreçleri işliyor. “Yapay zekâ insanın yerini alacak mı?” sorusu sık karşılaşılan bir soru.
Ben maden ocaklarında, köle-insan sömürüsünde kullanılmasını, insanın yerini almasını isterim. Mesela her gün savaşta şehit vermek yerine robot kaybetmek daha mantıklı.
Düşünürsek eskiden ellerimizde cep telefonu yokken, başka bir il ile görüşebilmek için sıraya girerdik. Bir süre zarfında karşı tarafı ana operatör bağlardı.
Bugün bir meslek olarak santral operatörlüğü bitti. Bunun gibi farklı meslek gruplarının yerini kaçınılmaz şekilde robotlar alacak. Bundan kaygı duymak yerine, o robota doğru bilgiyi nakledebilmek için eğitimin şart olduğunu öncelikle idrak etmek lazım.
Bilgisayar her şeyi yapar mı sorusuna gelince, yapamadığı ya da yeterince doğru yapamadığı örnekler var. Evet, bugün Google, translation dil çevriminde yer alabiliyoruz. Ancak verilerin doğru girilmesi gerekir. Bunun için de önce kendi dilinizi iyi bilmelisiniz. Gerek bu nedenle gerekse diğer dilin özelliklerini çok iyi bilmediğimiz için ve elbette bilgisayara da bunu aktaramadığımız için de çeviri sorununu henüz istediğimiz gibi çözemedik. Ancak binlerce on binlerce, yüz binlerce insan bilgisayar ortamında yazışıyor.
Bunların hepsi bilgisayar için data. Sizler de farkında olmadan sorunun çözümüne yardımcı oluyorsunuz. Dolayısı ile herkes her şeyi bilemez. Ve zaten tüm sosyal paylaşım ağlarını kaçınılmaz bir şekilde kullanarak hem de ücretsiz olarak kendi bilgilerinizi de dataya vermiş bulunuyorsunuz. Ortalama üzerinden kabul gören değerler sistemine bir katkı bu aynı zamanda” sözleriyle konuşmasını sonlandırmasının ardından toplantı sorular ve yanıtlarla sonlandı..
Tüm izleyiciler gibi benim de bilgilendiğim ve keyifle izlediğim toplantıyı düzenleyen Başkanı Deniz Tiryakioğlu’na, arkadaşlarına ve konuşmacı Cem hocaya teşekkürler...