Yapay zeka
90’lı yılların başında yüksek lisans tezimi yazmaya çalıştığım dönemde okuduğum bir makalede verilen bazı bilgileri halen hatırlıyorum. O yıllar bilgi işlem teknolojisinin yükselişe geçtiği ama henüz emeklediği dönemlerdi. Hele bugünden baktığımız zaman emeklediğini bile söylemek zor aslında. Okuduğum makale şirket yöneticilerinin karar süreçlerinde matematiksel modelleri, özellikle de optimizasyon modellerini kullanma konusundaki tavırlarını belirlemeye yönelik bir çalışmanın sonuçlarını aktarmaktaydı. Makaledeki tespitlerden biri yöneticilerin optimizasyon modellerini kullanma konusundaki temel çekincelerinin modellerin tek-optimal bir sonuç üretmeleri olduğu şeklindeydi. Tek-optimal ve doğru sonucu üreten bir model söz konusu olduğu zaman yöneticiler kendi karar yetkilerinin ellerinden alındığı hissi içinde bu tür modelleri kullanma konusunda isteksiz davranıyorlardı. O yıllarda henüz Spielberg’in “Yapay Zeka (AI)” filmini bile izlememiştik, yapay zeka kavramına yabancıydık. Bu hafta bir başka makaleyi okurken bunu tekrar hatırladım. Harvard Business Review Temmuz sayısında çıkan makalede (How AI Will Change the Way We Make Decisions) yapay zekanın karar süreçlerine yaratacağı değişimler ele alınmış. Makaledeki temel vurgu yapay zekadaki gelişmenin insan yargılarının değerini artıracağı yolunda. Aynı yukarıda sözünü ettiğim makalede olduğu gibi çoğu insan yapay zeka ve robotikteki gelişmeler ile artık hepimizin işlevsiz kalacağına inanmaya başladığı bugünlerde moral veren bir yazı bu.
Makalede yapay zekanın aynı insan gibi deneyimlerden öğrendiğinin aktarıldığı bölümde bir tekne yarışı oyunu örneğine yer verilmiş. Bu tür oyunlarda belirli bir etabı en kısa sürede tamamlamak amaçlanırken, diğer taraftan da yoldaki bazı ödülleri alarak da mümkün olduğunca fazla puan toplamak gerekmektedir. Yapay zeka bu oyunu oynarken doğrudan bitişe ulaşmak yerine daireler çizerek yol almak suretiyle puanını çoğaltmaya çalıştığı gözlenmiş.
Geçen hafta bir bankanın risk yöneticisinin verdiği bilgilerde de benzer bir vurgu yer alıyordu. Kredi riski hesaplama işini üstlenen yazılımların şube içi faaliyetleri değerlendirme yeteneklerinin olmamasıydı belirttiği. O kısmı hala şubede çalışan bireyler gerçekleştiriyor anlayacağınız. Gerek tekne oyunu oynayan yapay zeka gerek kredi notumuza bakarak kredi kararı veren yazılımlar ne kadar gelişmiş olurlarsa olsunlar sizin verdiğiniz verileri sizin verdiğiniz kurallara göre mükemmel bir şekilde değerlendirmekle birlikte adım adım sıralanamayan veya sayısallaştırılamayan durumları dikkate alabilme yeteneğine sahip değil. Bu eksikliklerinin doldurulabilmesi ise ancak insan yargısı ile olanaklı.
Bu durum bana fotoğraf makinelerini hatırlatıyor. Teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin makineler çoğu durumda gözümüzün gördüğü resmi fotoğrafa bire bir geçiremiyor. Yapay zekalarda da aynı şekilde bir boşluk kalacak. Ders kitaplarımızda yazardı biz küçükken; insanı hayvandan ayıran temel özelliği düşünebilme yeteneğidir diye. Bu cümleden yola çıkarsak, bizi dünyadaki diğer bileşenlerden ayıran özelliğimiz artık düşünebilme yeteneğimiz değil, beklenmeyen biçimde davranabilmemiz olacak sanırım.