Yapay zeka ile UBER’leştirilen toplum modeli
Hepimiz yapay zeka konusunda verilen bilgileri okuyup bilgi edinmeye çalışıyoruz. Ben çok sayıda övgülü değerlendirmeler üzerine yapay zekayı olumsuzlayan madalyonun öbür yüzünü yansıtan görüşleri aktarmak istedim.
Son dönemde yapay zekanın etkisini irdeleyen sanat çalışmalarının sayıları artıyor. Bunlardan biriyle ilgili bir dostum Cannes’da gösterilen ödül adayı Ken Loach’ın “Story we missed you” filminin anlattığı konuyu aktardı… Özetle UBER’leştirilen bir toplum modelini işlediğini söyledi.
“Sosyal güvencesiz, denetimsiz”, sorumluluğun sadece küçük insana yüklendiği/ çıkarıldığı bir UBER / süper gerçek düzeni. Bu sistem bir yapay zeka ürünü olduğu için, bir yasal zemine oturarak işlemiyor. Yapay zeka üst modernitenin zorunlu koşulu olarak kuralsız, sınır tanımaz olarak tanımlanıyor.
Microsoft’un kıdemli uzmanı mühendis Ece Kanar, yapay zekanın öne çıktığı kararlarda hatayı önlemek için, “yapay zekanın kötü şeyleri öğrenmesini nasıl engelleriz?” sorusuna yanıt ararken, “Yapay zekanın vicdanı var mı?” sorusunu dile getiriyor.
Yapay zekanın öğrenme mekanizması açık, her şeyi algılayabiliyor ama değer yargısına sahip olamıyor. İnsanın bu hasletinden yoksun kalıyor. Değer yargısı olmayan yapay zekanın “adil” olmasının olanaksız olduğu belirtiliyor. EISTI Okulları kurucusu Nesim Fintz buna bağlı olarak, “Yapay zeka la-ahlakidir (ahlak dışıdır). Bu yüzden ahlak ve vicdan kodları içinde davranış beklenemez” değerlendirmesini yapıyor.
Yapay zekanın yer aldığı bir dünyada etik, yasa ve kurallara bağlı bir yapı olmadığı için, odak insan olmalı ve gerekirse Asimov’un sözünü ettiği “Robot hukuku” uygulanmalı diyenler “Robotlar insanların verdikleri emirlere uymalı” düşüncesini ortaya koyuyorlar.
Yapay zekanın yarattığı şirket türünü de artık “çok uluslu” değil “yok uluslu” olarak isimlendiriyorlar. Hangi ülkede algoritma üreteceği, nereden dağıtım yapacağı konularındaki farklılaşmasının yanı sıra hangi ülkede vergi vereceğinin de kendi vicdanına kalacağının altını çiziyorlar. Böylece yapay zekanın siyaseti/ daha doğrusu siyasetsizliği yöneten konuma geleceğini belirtiyorlar.
Emrehan Halıcı, “Yapay zeka karşısında üstün kaldığımız tek alan hayal kurabilmemiz” diyor. Hayal kurabilme gücümüzle yeni bir siyasetin hayalini kuramazsak, Y. Noah Harari’nin öngördüğü gibi “Yok oluşun kaçınılmaz” olduğunu bilelim.
Son dönemde yapay zekayı öven/kutsayan birçok değerlendirmeyle karşılaştım, o nedenle konuya bir de madalyonun diğer yüzünü gösterenlerin görüşlerini aktararak yaklaşmak istedim…