Yapay zekâ fabrikası
"Büyük güç, büyük sorumluluk getirir!" sözü binlerce yıldır karşımıza farklı şekillerde çıksa da Marvel’in Örümcek Adam çizgi romanlarında ve filmlerinde popüler hale gelmiştir.
Geçtiğimiz hafta tam da bu sözü doğrularcasına yapay zekâ dünyası oldukça hareketli geçti. Bu köşede sıklıkla andığım, teknolojisi hayatımda aktif olarak deneyimlediğim ABD merkezli yapay zekâ araştırma kuruluşu OpenAI’da fırtınalar esti.
Yönetim kurulu, CEO’yu “bir anda” kovdu. Gerekçe olarak da kovulan CEO Sam Altman’ın Yönetim Kurulu’yla iletişimlerinde samimi olmadığı belirtildi. Şirketleşen kuruluşun yüzde 49’una sahip Microsoft bile, bugüne kadar 13 milyar dolar aktardığı şirketin bu değişikliğini internetten, tüm dünya ile aynı anda öğrendi.
Kovulmanın ardından eski CEO’nun yerine yeni bir CEO atanırken, eski OpenAI CEO’su beklendiği gibi Microsoft’a geçtiğini açıkladı. Bunun akabinde ise dünyanın en yüksek maaşlarına sahip olduğunu öngördüğümüz OpenAI çalışanlarının neredeyse yüzde 97’si, CEO göreve geri gelmezse eski CEO’larının yanına gideceklerini açıkladı.
Tüm bunların sonucunda da kovulan CEO Sam Altman görevine geri döndü ve OpenAI’ın yönetim kurulu yeniden şekillendirildi. Kısaca özetlemeye çalıştığım, dünyanın şaşkınlık ve biraz da gerginlik içinde izlediği hikâyede fitili ateşleyen kişinin, OpenAI’ın başarılarındaki en önemli aktörü olarak da bilinen Kurucu Ortak ve Baş Bilim İnsanı Ilya Sutskever olduğunu görüyoruz.
Geçmişte verdiği röportajlara ve açıklamalara baktığımızda, yönetim kurulunda böylesine önemli bir hareketi başlatmasının arkasında, yapay zekânın bazı önemli sorunları çözme gücündense, insanlığa karşı daha kudretli bir rakip olacağına inanması olduğunu söyleyebiliriz. Fakat bu adımı atarken yeterince analiz yapmadığını, kızgınlık ve korku gibi insani duygularla hareket ederek aslında öngörülebilir olan sonraki hamleleri hesaba katmadığını düşünüyorum.
Nitekim, böylesine hassas bir düşünce ile yaptığı hamle sonrasında gelişen olaylar, Sutskever’in -ona göre- çekincelerini gerçekleştirme gücüne daha yatkın bir yönetim kurulu oluşmasına vesile olmuş olabilir. Bundan sonra olacakları hep birlikte deneyimleyeceğiz.
Teknolojinin tüketeni olmak yerine üreteni olmak
Bu aksiyon, gerilim, politika, bilim kurgu ve dram dolu hikâyeyi izlerken düşündüğüm şeylerden biri de bu teknolojinin Türkiye’deki gelişimi oldu. Ekosisteme baktığımda son dönemde yapay zekâ konusuna oldukça ilgili olduğumuzu görüyorum. En önemli konu olan yetkin mühendislerin yetiştirilmesi için çalışmalar yapılıyor. Bu teknolojiyi odağına alan girişimler çoğalıyor ve gelişimleri teşvik ediliyor.
Bu alanda son dönemde gördüğüm önemli hamlelerden biri de Türkiye İş Bankası’ndan geldi. İsmine bayıldığım Yapay Zekâ Fabrikası, sermayesi Türkiye İş Bankası’na ait olan Trakya Yatırım Holding A.Ş. bünyesindeki Yeni Nesil Girişim İş Kolu kapsamında faaliyet gösteriyor. Bu fabrikanın yegâne amacı Türk yapay zekâ girişimlerini geliştirmek.
Bu girişimlerle iş birliğine odaklanırken, girişimin büyümesi için ihtiyaç duydukları destekleri sağlayarak, uluslararası arenada da başarı kazanmalarına katkı sağlamaya çalışıyorlar. Bugüne kadar farklı sektörlerde 24 farklı yapay zekâ girişimini yakından inceleyen fabrika, programa kabul edilen girişimlere yine ismi özenle seçilmiş olan 100’üncü Yıl Girişim Sermayesi fonundan 100 bin ABD doları yatırım yapıyor.
Bu gerçek anlamda bir “akılı para” çünkü İş Bankası’nın geniş yatırımcı ağı, grup şirketleri ile pilot çalışma, iş geliştirme ve hatta müşteriye erişim de bu yatırımda kaldıraç etkisi oluşturuyor. Emeği geçenlere teşekkür ederken, bunun gibi etkili hamleler sayesinde ülkemizin yeni yüzyılında özellikle yapay zekâ alanında verimli bir gelişim sağlayacağımıza ve güzel hikayeler yazacağımıza inanıyorum. Güzel bir gelecek için…