Yapay iyimserlikler endişelerin büyümesini önleyemiyor!

Uğur CİVELEK
Uğur CİVELEK ARKA PLAN [email protected]

Son bir hafta genelinde açıklanan ekonomik veriler ile finansal piyasa verileri karışık bir görünüm sergiliyor. Nisan ayı güven endeksleri, kısa vadeli bir toparlanma sinyali veriyor; fakat olumsuzlukların etkisinden kurtulamayan finansal eğilimler söz konusu iyimserliği desteklemiyor. Bazı fiyat endekslerine ilişkin veriler ise beklentilerin düzelmesini engelleyen değişkenler arasındaki yerini alıyor. Küresel gelişmeler, yapısal sorunlar ve ekonomi dışı sebepler belirsizlik algısını güçlendiriyor. Pek tartışılmasa da gelir dağılımına ilişkin terse çevrilemeyen bozulma kırılganlık yönündeki algıları beslemeye devam ediyor.

Nisan ayında sanayide kapasite kullanımı bir ay öncesine göre yüzde 0,7 oranında artarak yüzde 75 düzeyine ulaşırken Reel Kesim Güven Endeksi yüzde 3,44 oranında yükselmiş. Hizmet sektörü güveni ise yüzde 1,9 oranında artmış. Tüketici güvenindeki yüzde 6,9 düzeyindeki artışa rağmen Perakende Ticaret Güven Endeksi yüzde 0,1 kadar gerilemiş. İnşaat sektörü güven ise yüzde 0,3 düşüş sergilemiş ve toparlanma sinyali üretememiş. Finansal eğilimler bu endekslere yansıyan iyimserliği şimdilik desteklemiyor! Güven endekslerinin, finansal eğilimler ve ekonomik beklentilerden bağımsız olarak yükselmeye devam etmesi pek olası görünmüyor.
Yine son bir hafta içinde açıklanan bazı endeksler enflasyon baskılarının gücünü koruduğuna işaret ediyor. Mart ayı Yurt Dışı Üretici Fiyatları yüzde 3,44 artmış ve yıllık oran yeniden yükselişe geçerek yüzde 32,24 olmuş. Şubat ayı İnşaat maliyet Endeksi ise yüzde 0,91 oranında artmış, yıllık oran ise çok sınırlı bir gerileme ile yüzde 27,22 seviyesine inmiş. Bu verilerin açıklandığı dönemlere ilişkin ortalama döviz kuru ve faiz düzeyleri ile bugünküler yan yana getirildiğinde olumsuz baskıların gücünü koruması olasılığını ciddiye almak gerekiyor.

Sene başından bu yana döviz kurlarında yüzde 10 düzeyine yakın bir artış var. Faizler ise geriletildiği yerlerde tutunamadığı için yeniden yükseliyor ve geleceğe yönelik iyimser beklentiler buharlaşıyor. Para otoritemize ilişkin bazı tartışmalar ise olumsuz eğilimlere güç veriyor. Enerji fiyatlarında gözlenen beklenmedik artışlar beklentilerin toparlanması umudunu hızla tüketiyor. Bu veriler, bu yılın ikinci çeyrek döneminde de yatırım ve tüketim eğiliminin düşük düzeylerde kalabileceği anlamına geliyor; güven endekslerindeki tepkisel toparlanmanın geçici olması ihtimalini güçlendiriyor.

Ortaya çıkan tablo makroekonomik göstergelerde ciddi bir eğilim değişikliği olasılığını olanaksız hale getiriyor. Enflasyon baskısı ciddiyetini koruyor. İşsizlik oranındaki mevsimlik koşullara bağlı düzelme bile çok sınırlı kalacak gibi görünüyor; Ocak ayı işsizlik oranını yüzde 14,7 düzeyinde çıktığı hatırlanırsa, Şubat ayı anketinden çıkan sonuçların çok kötü olduğunun hesaba katılması gerekiyor. Bu yılın ikinci çeyreğine ve sonrasına ilişkin büyüme tahminlerinin de aşağı yönde güncellenmesi kaçınılmaz hale gelebilir. Beklentilerdeki olumsuz değişim riskten kaçınma eğilimini besleyerek ciddi bir kısır döngü yaratabilir!

Kesinleşemeyen yerel seçim sonuçları, İran konusundaki muafiyetlerin Mayıs ayı başında kalkacağı yönündeki gelişmeler ve dolaylı etkileri, ABD ile aramızdaki nasıl aşılacağı belli olmayan uzlaşmazlıklar, küresel düzeydeki belirsizliklere bağlı olarak güvensizlik güçlenirken riskten kaçınma eğiliminin güçlenmesi olasılığı gibi bir dizi olumsuzluğu önemsiz saymak ise pek mümkün olamıyor. Burada saymak istemediğimiz yerel veya küresel birçok gelişme, belirsizlik algısını güçlendirerek iyimser varsayımları çürüterek güvensizliği besliyor.

Ayrıca dikkate alınması gereken önemli bir konuyu da hiç akıldan çıkarmamak gerekiyor. Kırılganlık yakıştırması, ciddiye alınması gereken boyutta sistemik riskin bulunduğu anlamındadır ve bu konu gelir dağılımındaki bozulmadan bağımsız olarak değerlendirilemez! Zira gelir dağılımını daha fazla bozmadan yapısal sorunların nasıl çözüleceği tanımlanmış bir durum değildir. Kurallı piyasa yanlısı liberal çözümler ve arkasındaki yapay iyimserlikler, gelir dağılımını iyice bozabilir ve krizi bunalıma dönüştüren tetikçi haline dönüşebilir! Talimatlı yönlendirmeler ve gerçekdışı görünümler ile tehlikeyi azaltmak, pek mümkün görünmüyor.


Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar