Yapay eğilimlerin ömrü!
Finansal piyasalarda son bir ayda yaşanan bazı eğilimlere bakarak iyimser hikayeler üretmek mümkün, fakat bunlara dayalı beklentilerin gerçekçi olduğunu düşünmek pek akılcı olmaz. Bu tür yaklaşımlar sorunların ağırlaşması pahasına günü kurtarabilir, ödenmesi gereken bedellerin başkalarına ihale edilmesini mümkün kılabilir, fakat kesinlikle genelde bir düzelme anlamına gelmez. Doların diğer gelişmiş ekonomi paralarına karşı bir miktar güçlenmesi, başta petrol olmak üzere hammadde fiyatlarının kısmen gerilemesi bazı kesimlerin iddia ettiği gibi işlerin düzelmeye başladığı anlamına gelmiyor. Aksini iddia edenler gerçekleri saptırarak kendi çıkarlarını bir süre daha koruyabilmek adına büyük çoğunluğu aldatmak konusunda ısrarlı olmaya devam ediyor, yapay görüntüler yaratmaktan çekinmiyorlar. Bugün küresel düzeyde yaşanan sıkıntıların bu tür eğilimlerin doğal sonucu olduğunun algılanmasını istemiyorlar.
Bu aşamada öncelikle sormak gerekiyor; gidenler geri dönecek mi? Bozulan gelir dağılımı, olumsuzlaşan rekabet koşulları nedeniyle büyüyen dengesizlikler kendiliğinden düzelecek mi? Yoksa kayıplarını geri almaya çalışan güçlülerin, diğerlerine yönelik baskısı, sorun ve dengesizlikleri iyice ağırlaştıracak mı?.. Bu sorulara sadece ülkemizde yaşanan gelişmeler açısından baksak bile gerçeklerin ne yönde olduğunu ve olmaya devam edeceğini görmek pek zor değil! Üretenlerin ve onlara yönelik hizmet sektörünün yaşama şansı tükenmeye devam ediyor.
Dolar diğer gelişmiş ekonomi paralarına karşı değerleniyor. Bu gözlemden hareketle öncelikle sormak gerekiyor; yaklaşık yedi yıldır söz konusu paralara karşı sürekli değer kaybeden dolar ne oldu da değerlenmeye başladı? Korku ve güvensizlik dozunun yükselmesi tatmin edici bir yanıt olabilir mi?
Sınai ürünler konusu dışında uzmanlığı olmayan Avrupa Birliği ve Japonya'nın 2000'li yıllardaki durumu iyiye gitmiyordu: Sınai üretim konusunda rekabet koşullarının bozulması, hammadde fiyatlarının tempolu bir şekilde yükselmesi bu bölgelere yönelik belirsizliği önemli ölçüde artırmıştı. Hal böyle olduğu halde dolar söz konusu bölgelerin paralarına karşı sürekli değer kaybetti. AB ve Japonya döviz piyasalarındaki bu durum nedeniyle iyice olumsuzlaşan rekabet koşullarına rağmen enflasyonist endişeler ve başarısız da olsa değişim zorunluluğu nedeniyle ses çıkarmadılar. Bugün ise hammadde fiyatları gerilediği sürece paralarının değer kaybına ses çıkarmayabilirler! Fakat hammadde fiyatlarındaki gerileme durur ise işler değişebilir.
Petrol başta olmak üzere hammadde fiyatlarındaki yükselişin ise tümüyle spekülatif olduğu doğru değil, ya talepteki kontrolsüz artış ya da maliyetlerdeki dayanılmaz baskılar mevcut dengesizlikler ve bunlarla birlikte yaşamayı tercih eden yanlış politikalar sonucu ortaya çıktı. Bu sürdürülemez eğilimler ve yanlış politikalar da özellikle mali sektör tarafından kısmen speküle edildi. Fakat bir gerçek var; hammadde fiyatlarında son yedi yılda yaşanan yükselişlerin çok büyük bir kısmı henüz tüketici fiyatlarına yansımadı. Hammadde fiyatları bir miktar daha gerilese bile küresel enflasyon en az bir yıl daha yükseliş eğiliminde olmaya devam edecek. Eşanlı olarak yaşanacak durgunluk ise sıkıntıları iyice artıracak. Faaliyet dışı gelir yaratan pozisyonlar zarar üretmeye devam edecek, faaliyet gelirleri eriyecek ve enflasyonist baskı ciddiyetini koruyacak. Mali sektörden yeni kötü haberler geldikçe borç-alacak sarmalındaki kırılmayı önlemeye çalışmanın da, kırılmasına göz yummanın da faturası ağırlaşacak. Yapay eğilimlerin ömrü çok uzun olamayacak.