Yanlışlıklar komedisi ve düşündürdükleri
Bir olay
İki günlük bir eğitim için Kıbrısta idim. Eğitimin ikinci günü,pazar günü, öğlene doğru eğitim şirketinin sahiplerinden Barış'ı gördüm. "Nasılsın ?" diye sordum. Her zamanki güleç yüzüyle "Şimdi daha iyiyim; ama epey bir sıkıntı yaşadım; ilginç şeyler oldu" deyip anlatmaya başladı. "Bu haftasonu Kıbrıs'ta bir eğitimimiz daha vardı. Pazar günü Gazi Mağusa'da yapılacaktı. Eğitimcimiz Ayla Hanım bu pazar sabahı gelecekti. Ancak dün gece fark ettim ki, Ayla Hanım'a bilet pazar yerine cumartesi günü için alınmış. Durum berbattı: Eğitim pazar günü idi,hocamız İstanbul'da idi, bileti yoktu. Yapılan bu yanlışlığı düzeltmek için gece epey uğraştım. Bilet buldum ve Hoca'ya haber verdim." Ben de "Neyse bilet bulabilmişsin; hadi geçmiş olsun" dedim.
Barış "Bilet bulmakla iş bitmedi. Şansızlıklar devam etti." diye anlatmaya devam etti. "Ayla Hoca'yı havaalanından alacak ve Gazi Mağusa'ya götürecektik. Ancak havaalanına 15-20 dakika geç gittik. Uçak inmişti, ama Ayla Hoca ortalıkta yoktu. Ayla Hoca'ya cep telefonundan ulaşmaya çalıştık, ama ulaşamadık; Ayla Hoca'nın cep telefonu çalışmıyordu. Acaba Hoca uçağı mı kaçırmıştı? Acaba Kıbrıs'a gelmiş miydi? Uzun uğraşlardan sonra pasaport girişinden bilgi alabildik. Evet, Ayla Hoca Kıbrıs'a giriş yapmıştı. Olay daha esrarlı olmuştu. Ayla Hoca nerde idi?"
Ben de "Kıbrıs'ta o asık suratlı görevlilerden bilgi almak da bir büyük başarı" dedim. Macera devam ediyordu. Barış anlatmaya devam etti. "Taksi durağına gittik. "Son gelen uçaktan bir bayan yolcu aldınız mı?" diye sorduk. Olumlu cevap verdiler. Evet 15 dakika önce bir bayan yolcuyu Mağusa için almışlardı. Sonunda galiba Ayla Hocayı bulmuştuk. Ama nasıl temas kuracaktık, telefonu çalışmıyordu. Taksi durağındakiler "Telaşlanmayın, taksi şoförünün cep telefonu var;onu arar, aradığınız bayanla konuşmanızı sağlarız." dediler. Gerçekten de taksi sürücüsünü buldular. Telefonu bana verdiler. Sürücüye "Sorun bakalım, yolcunun adı Ayla mı?"dedim. Sürücüden olumlu yanıt geldi. Rahatlamıştım. Sürücüye, "Lütfen telefonu Ayla Hanım'a verir misiniz?" dedim; verdi. Ben de "Ayla Hanım, kusura bakmayın. Geç kaldık.". Telefondaki Ayla Hanım "Ne geçi? Siz kimsiniz?" dedi. O zaman anladım ki, evet taksideki hanım Ayla Hanım idi, ama bizim Ayla Hanım değildi. Çaresiz, havalanından ayrıldık."
Olay daha da esrarengiz olmuştu. Demek uçakta iki Ayla vardı. Birisi taksideki Ayla idi, diğeri de Ayla Hoca. Ama Ayla Hoca'dan ses yoktu. Ben de iyice meraklanmıştım. "Buldunuz mu Ayla Hocayı?" diye sordum. "O bizi buldu" dedi Barış ve anlatmaya devam etti. "Havaalanından dönerken telefonum çaldı, açtım. "Ben Ayla" dedi telefondaki ses. Evet, bu Ayla Hoca'nın sesi idi. "Nerdesiniz Hocam, Mağusa mı?" dedim. Ayla Hoca "Hayır, Girne'de bir oteldeyim" dedi. Bir sürpriz daha yaşamıştım. Ayla Hoca olayı anlattı. Havaalanında kapıda beklerken bir adam gelmiş. "Ayla Hanım mı?" demiş. Ayla Hoca da "Evet, ben Ayla. Sizi kim yolladı? Barış Bey mi?" . Gelen adam "Evet" demiş. Yola koyulmuşlar. Mağusa değil de Girne'ye doğru yol alınca sormuş Ayla Hoca "Ben eğitim Gazi Mağusa'da diye biliyorum, değişti mi?" Adam da "Yok Girne'de" demiş gayet emin biçimde. O zaman Ayla Hoca üstelememiş. Ancak Girne'deki otele gidince anlamış yanlışlığı. Oradan beni aramış. Gidip Girne'den aldık kendisini. Bu arada eğitim de 2 saat geç başladı. Ama Ayla Hoca'yı bulmuştuk. Bulduğumuz bir başka şey daha vardı: Uçakta en az 3 Ayla olması gerekiyordu."
Bir yorum
Murhy'nin bir kanunu vardır. "Bir şey ters gidecekse, gider" Yukarıdaki olayda da olan bu idi. Bir yanlışlıklar komedisi sahneye konmuştu. Çok hoş bir hikaye geldi bana, paylaşmak istedim. Ama bu olaydan çıkaracak dersler neler olabilir diye de düşündüm. Bakın neler buldum.
Birinci değinmek istediğim husus, koşullanma ile ilgili. İnsanoğlunun bir ortak zaafıdır koşullanma. Tembellik ederiz, sorgulamak aklımıza gelmez. Ayla Hoca'yı alan sürücünün kafasında bir tek isim vardı, Ayla. Ayla Hoca'yı bulunca sorgulamak aklına gelmedi. İkinci, hatta üçüncü bir Ayla'nın bulunabileceğini düşünmedi. Ayla Hoca Mağusa ismini telafuz ettiğinde de şüphelenmedi. Ayla Hoca da Barış sözcüğününe koşullanmıştı. Koşullanmadan kurtuluş hemen hemen yok gibidir. Herkeste koşullanmaya rastlanır, ancak boyutları, dağılımı ve dereceleri farklıdır
Bu olayda diğer önemli husus iletişim. İletişimde de iki önemli boyut var. Birincisi, iletişimde enformasyonun kalitesi. Eğer Ayla Hoca'yı alan sürücü isim yanında soyad da alsa idi bu şanssızlık yaşanmayacaktı. Enformasyonu tam vermek gerekir. İşletmelerde bu tür olaylar hep yaşanabilir. Yanınızda çalışan birisine bir iş yaptıracaksanız ona tam bilgi veriniz. "Yapanın yanında yaptıran da usta olacak" diye boşuna dememişler.
İletişimde değineceğim ikinci konu iletişim aracı olarak telefon. "Cep telefonu yokken acaba ne yapıyorlardı?Olmasa ne yapardık" diye sormayınız.Cep telefonu yokken şekilde görüldüğü gibi bazı şeyleri yapamıyorsunuz. Cep telefonu büyük bir kolaylık. Eğer Ayla Hoca'nın telefonu çalışsa idi bu yanlışlık komedisi bir noktada duracaktı. Telefonun değerini bilmek gerek. Ve dünyanın her yerinde çalışacak sistemler olmalıdır diye düşünüyorum.
Değineceğim son husus da deneyim meselesi. Deneyim, aptal olmayan kişiler için en etkili öğrenme yöntemidir. Ayla Hoca'yı havaalanından alan sürücü bu deneyimden sonra öğrenmiştir sanırım.
Bir olay da böylece tatlıya bağlandı. Ama benim merakım tatmin olmadı henüz. Acaba Girne'ye getirilmesi gereken üçüncü Ayla Hanım'a ne oldu?