Yanlışlarda ısrar ederek gerçekçi olunamaz
Küresel düzeyde etkisi yoğun bir şekilde hissedilen olumsuz eğilimler, 2009 yılı genelinde de belirleyici olmaya devam edecek gibi görünüyor. Hal böyle olunca hem gerçekçi olmak hem de eriyen güven ortamını geri getirmek kolay olmayacak. Değişik kesimlerden gelen öneriler havada uçuşuyor; kredi daralmasını önlemek adına mali sektörü rahattalım, iç talebi artıralım veya üretimi artıralım, güven artırıcı önlemlere ağırlık verelim, mali disiplinden vazgeçmeyelim şeklindeki öneriler arasındaki çelişki belirsizliğin azalmasına yardım edemiyor. Sonuçta dış piyasa koşulları düzelmez ise ekonomimizdeki eğilimleri nasıl ve hangi yaklaşımlarla farklılaştıracağımızı bilmiyoruz.
Evet büyümedeki kayıp ve işsizlikteki artışın sınırlı kalması, enflasyonda güvensizliği pekiştirecek dalgalanmaların yaşanmaması için bir şeyler yapılması gerekiyor. Fakat ekonominin kendi ayakları üzerinde durması adına yapılanların yetersiz oluşu ve günü kurtarmak adına yabancı kaynağa ve olumlu dış piyasa koşullarına olan bağımlılığın iyice yükselmiş olması yapılabilecekleri sınırlıyor. İç tüketim, üretim ve kredi hacmindeki daralmanın sebeplerini dikkate almadan gerçekçi olmak pek mümkün olamıyor. Dışa bağımlılığı azaltıp kendi potansiyelimizi kullanacak isek tüm politika tercihlerinin değişmesi gerekiyor ki bunun da kısa vadede, olumsuzlukları olumluya dönüştürmesi olası değil, genel tercihler değişmediği sürece de, ön plana çıkan öneriler anlamlı bir uygulama zemini bulamıyor.
Üretimi artıralım ki işsizlik artmasın ve iç talep daha da daralmasın! Fakat ortada bir sorun var; ürettiğimizi kime satacağız? Finansman, rekabet ve pazar daralması şeklinde özetlenecek olumsuz koşullar nasıl aşılacak, alternatif uygulamaların yaratacağı yan tesirler nasıl kontrol altında tutulacak? Yerli üretimi ayakta tutmak için iç talep yetmiyor; dış pazar, rekabet ve finansman sorunlarının da çözülmesi gerekiyor ki bu da bizi aşıyor. Veya iç talebi artıralım ki bütçe gelirleri azalmasın ve mali disiplin de bozulma görüntüsü oluşmasın ve kamu finansman ihtiyacı büyümesin, mali sektördeki sorunu ağırlaştırmasın! Öneri güzel ancak faaliyet gelirlerinde erime ve ithal malların pazardaki egemenliği dikkate alınır ise pek mantıklı görünmüyor. Son yıllarda yapılan bundan farklı birşey değildi ve üstelik sürdürülebilir olmadığı biliniyordu. Eğer Merkez Bankası kaynaklar ile bireysel krediler zorlanır ise bu durum döviz kurları yolu ile iç talepteki daralmanın hızlanması potansiyelini de bünyesinde taşıyor.
Türkiye ciddi boyutlara ulaşan tasarruf açığı bir ülke olması nedeniyle küresel olumsuzluklardan etkilenecek. Tasarruf açığının küçülmek zorunda oluşu ekonomiyi daraltırken işsizliği artıracak; bu sonucu kabullenmemenin bedeli ise enflasyonda istikrarsız dalgalanmalar yaşanmasına neden olarak sıkıntıyı büyütebilecek, güven artırmak adına yapılacak bazı uygulamalar gerçekçi olmadığı için yaşanacak daralmayı derinleştirebilir. Zor bir dönemden geçiyoruz ve günü kurtaracak kolay çözümler tükenmiş durumda. Son yıllara damgasını vuran yanlış politikalarda ısrar etmenin bedeli zaman içinde ağırlaşmaya devam edebilir...