Yanlışlar sürüyor
Altın dışındaki emtialar, küresel ekonomik büyüme ile yakın ilişkiye sahiptirler. Emtialar açısından, dünyanın en büyük ekonomilerinin performansları önem arz ediyor. Geçtiğimiz günlerde açıklanan Çin'in büyüme rakamı hayal kırıklığı yarattı. Dünkü imalat verisi de beklentilerin altında kaldı. Yarın İngiltere'nin, cuma günü ABD'nin ilk çeyrek büyüme rakamları geliyor. İngiltere'nin büyümesi yüzde 0 olabilir. Amerika'nınki yüzde 3 civarında bekleniyor. Avrupa'nın öncü göstergeleri, 2013'ün ilk çeyreğinde negatif bir büyümeye işaret ediyor.
Gelişmiş ülkeler içinde en iyisi ABD olarak gözüküyor. Yılbaşındaki vergi artışına, yaşanan politik kaosa rağmen, yüzde 3'lük büyüme gerçekten bir başarıdır. Tabii önümüzdeki çeyreklerde büyüme biraz düşebilir. En azından, dünyanın en büyük ekonomisinde resesyon riskinin düşük olduğu söylenebilir. Gelişmiş ülkelerdeki beklentilere bakarak, düşük faiz politikalarının ve tahvil alım programlarının, reel ekonomi üzerinde fazla bir etkisinin olmadığı yorumu yapılabilir. Bu krizde, maliye politikasının daha etkili olduğunu düşünüyoruz.
Ünlü ekonomistler Reinhart ve Rogoff'un bir makalesi üzerine son günlerde tartışmalar yapılıyor. Öncelikle, yıllardır yazdığımız bir konuyu tekrar belirtelim. Para basabilen ülkeler ile para basamayanlar aynı şekilde değerlendirilemezler. Reinhart ve Rogoff ve birçok ekonomist, ABD ile Yunanistan'ın durumunu karşılaştırmak hatasına düşüyorlar. Yunanistan gibi sabit kur kullanan ülkeler, krizlere müdahale etme konusunda araçlara sahip değildirler. Bu ülkeler para basamazlar. ABD'nin durumu çok farklıdır. Hem rezerv paraya sahiptir, hem de dilediği kadar para yaratabilir. Bu nedenle, ABD'nin borcunu geri ödememesi gibi bir durum söz konusu olamaz. ABD borçlarını ödemek için para basarsa, tek risk yüksek enflasyon olabilir.
Diğer yandan, kamu borcu/büyüme rakamı için, Reinhart ve Rogoff gibi ekonomistlerin aksine, ''sihirli'' bir seviye olduğunu düşünmüyoruz. Bu oran yüzde 90'ın üzerine çıkarsa sorun olur deniyor. Hiç kimse, “Şu ülkenin kamu borcu/milli gelir oranı kritik seviyeyi geçtiği için, kamu borcu azaltılarak kemer sıkılmalıdır” diyemez. Bilimsel açıdan da bu görüşleri desteklemek zor olabilir. Reinhart ve Rogoff, “Yüksek bir kamu borcu/milli gelir oranı, düşük büyümeye yol açar” diyor. Aslında olay ters taraftan işliyor. Kemer sıkma politikalarının yoğun şekilde uygulandığı Avrupa'da, düşük büyümenin kamu borcunu artırdığı görülüyor. Kemerlerin sıkıldığı her ülkede büyümenin çöktüğünü, ekonominin resesyona girdiğini, devletin vergi gelirlerinin iyice azaldığını gözleniyor. Sorunlu ülkeler harcamaları iyice düşürdüklerinde, vergileri artırdıklarında, ekonomileri daha da kötüleşiyor. Devletlerin harcama yapmamaları, özel sektör gelirlerini vuruyor. Gelirlerin azalması talebi düşürüyor. Avrupalı politikacılar, hâlâ doğru yolda olduklarını düşünüyorlar.
AB zayıf performans gösteriyor. ABD düşe kalka ilerliyor. Avrupa kadar olmasa da, Amerika da kemerleri sıkıyor, İngiltere de harcama kesintilerini benimsedi. Yanlışlar sürüyor. Bu durumda, gelişmiş ülkeler gevşek para politikalarına devam edecekler.