Yanlış zamanda yanlış işler yapmanın bedeli ağır olur...
Geçtiğimiz hafta genelinde finansal piyasalarımızda yaşanan eğilimlere bakarak kısa vadede belirsizliğin azaldığını düşünebilirsiniz. Sakın tedbirli olmaktan vazgeçmeyin, zira oluşturulan görüntü gerçeği yansıtmıyor. Yeni yılın ikinci haftasına kadar finansal cephede yaşanacak eğilimleri ve buna sebep olarak öne sürülen gerekçeleri fazlaca ciddiye almayın. Çıkarları finansal piyasalardaki iyimser eğilimlere bağımlı olan kesimlere de pek güvenmeyin! Ekonomi cephesinde işler iyi gitmiyor ve sorunlar ağırlaşıyor iken finansal piyasaların tam aksi yöndeki beklentileri ısrarla fiyatlaması yapaydır ve belirsizliğin çok yüksek olduğunu kamufle etmeye çalışan bir durumdur.
Bu aşamada sormak gerekiyor; son haftalarda değer kaybeden Türk Lirası, bayram sonrasında hangi sebeple toparladı? Banka hisselerinin yükselmesinin sebebi neydi? Kendi ayakları üzerinde duramadığı için küresel düzeydeki eğilimleri gücü yettiğince takip etmeye çalışan finansal piyasalarımız tek başına nasıl toparlayabildi? Bu sorulara yanıt vermeden önce hatırlamamız gereken bazı gerçekler var. Son iki aydır enflasyon gerçekleşmeleri beklentileri aşıyor ve olumsuz baskıları ağırlaştırıyordu; diğer yandan Merkez Bankası da aşağı yönlü faiz ayarlamalarının sonuna gelmişti. Enflasyon ve faizlere ilişkin düşüş eğiliminin sona erecek olması varlık değerleri ile birlikte bilançoları olumsuz etkileyecek bir durumdu. Ayrıca ekonomi uzun bir süre durgun seyredecek ve ne yapılırsa yapılsın bütçe açığı makul düzeylerin üzerinde olacak, mali sektörün aktif kalitesi olumsuzlaşacaktı. Bu koşulların Türkiye riskine olan yaklaşımı etkilemesi de doğaldı... Türkiye ve benzeri durumdaki tasarruf açığı olan ekonomilerin durumu artık çekici değildi, ilgi azalması döviz kurundan başlayarak her şeyi değişmeye zorlayabilirdi. Tüm bunlar biliniyordu, köşeye sıkışılmıştı. Dubai krizi bazı gelişmeleri hızlandırmaya başlamıştı.
Tam bu sırada bir mucize oldu! Haftalardır satış yiyen ve yükseldiği seviyeleri koruyamayan banka hisseleri seri bir şekilde yükselmeye başladı, diğer hisseler ve Türk Lirası bu yeni eğilimin peşine takıldı. Büyük oyuncular günü kurtarmayı IMF anlaşmasını bir kere daha fiyatlamada aramaya başladılar, senaryoyu yazdılar ve oynadılar. Türkiye'nin bazı bölgelerindeki gerginliği, eczanelerin neden kapandığını veya işsizlik artarken talebin daraldığını görmezden geldiler. Hareket başlatıldıktan sonra yabancı bir yatırım bankası "ağırlığı artarsa" diyerek, bir sonraki gün de bir kredi değerlendirme kurumu görünümü iki kademe artırarak bu oyuna katıldı. Haftanın kapanış görüntüsü iyimserdi! Borsa önemli dirençleri kırmış ve hatırı sayılır derecede yükselmişti; Türk Lirası ise doların uluslararası piyasada toparlamasına rağmen güçlenip 1.48'lere gerilemiş, Hazine de ihtiyacını makul maliyetlerle karşılamıştı.
Finansal piyasalarımızda sahneye konan bu oyun organize suç kapsamındadır ya yapay fiyat oluşturma ya da kimsenin bilmediği bilgi avantajını kullanma sözkonusudur ki, SPK mevzuatına göre her ikisi de suçtur. Başrolde oynayan bankalar, kredi değerlendirme kuruluşu yatırım bankaları olunca fazla şaşırmamak gerekiyor. Denize düşenin yılana sarılması ve itibarını korumak adına bu durumu gizli tutmaya çalışması normal. Küresel dengeleri sarsan krizin sanıkları da aynı kurumlar değil miydi?.. Toksik kağıtlara AAA notunu verenler bu sahtekarlığa ortak veya aracı olanlar kimlerdi?..
Finansal piyasalarımızda oynanan bu oyun önümüzdeki haftada aynen devam eder mi diye soran okurlar olabilir. Yanıtlayalım, senaryoyu yazıp rolleri dağıtıp oynayan ve sponsorluk yapanların amacı, en azından ocak ayı ortasına kadar bu eğilimleri canlı tutmak olabilir. Ancak cuma günü ABD'de yaşanan gelişmeler belirsizliği artırıyor: İşsizlik rakamı sonrasında doların toparladığını, altının gerilediğini gözlemledik; bu durum riskten kaçınma eğiliminin güçlendiği ve kâr realizasyonlarının devam edeceği şeklinde yorumlanabilir. Hisse senetleri gerilemedi ancak önümüzdeki hafta dolar güçlenmeye devam ederse küresel düzeyde sermaye piyasalarının satış baskısı altında bunalması ihtimali oldukça yüksek. Bu durumda içeride yapay iyimserlik yaratmak adına manipülasyona girişenler, yanlış zamanda yanlış bir iş yapmış olmanın bedelini ödemek durumunda kalabilirler.
Türkiye'de geniş kesimlerin ekonomik durumu kötüye gidiyor ve bu durum kamu dengesini de aynı yönde etkiliyor; mali sektörün tam aksi yönde gitmesi, bu koşullarda kredi notunun yükselmesi normal bir durum değil. Bu saatten sonra yabancı sermaye gelse de gelmese de, döviz kuru yükselse veya düşse fazla bir şey değişmeyecek, ekonomi daralmaya devam edecek; bir yandan bütçe açığı ve kamu finansmanı diğer yandan sorunlu krediler daha ciddi sıkıntı yaratacak. Bu söylediklerimiz küresel ölçek içinde geçerli geniş kesimlerin durumu kötüye gidiyorsa ekonomik daralma, kamu açıklarında ve sorunlu kredilerde artış normaldir; fakat kredi notunun bu koşullara rağmen yükselmesi anormaldir. Zaten anormalliğe imza atanlar da sabıkalıdır!..
Düşünmek gerekiyor, eğer 2010 yılı bir önceki yıla göre daha olumlu olacak ise neden IMF diye ısrar ediliyor, yok daha olumsuz olacaksa bu kredi görünümü neden yükseliyor!..