Yankı odasından çıkın!

Dr. Bertan KAYA
Dr. Bertan KAYA YENİ DÜNYADA YÖNETİM [email protected]

Klasik iktisat insanın tüm kararlarını mantık ve mali kazanca göre alacağını varsayar. Ancak insan her zaman bu şekilde karar almaz. Hatta genellikle duygusal kararlar alır. Duygular ise soğuk, keskin bir mantıkla açıklanamaz. Davranışsal iktisada göre bu durumun en büyük kanıtı ültimatom oyunudur. Ültimatom Oyunu, müzakere ve adalet normlarını incelemek için kullanılan, deneysel ekonomi ve davranışsal ekonomide yaygın bir oyundur.

Ültümatom oyunu

 Oyunda ilk oyuncuya belirli bir miktar para verilir. Diyelim 1000 TL. İlk oyuncu bu paranın bir miktarını karşılıksız olarak ikinci oyuncuya vermelidir. İkinci oyuncu ilk oyuncuya verilen paranın miktarını bilir. Kendisine ilk oyuncu tarafından verilen parayı kabul ederse, ikisi de elindeki parayı alarak gider.

Reddetmesi durumunda iki oyuncu da tüm paraları kaybeder. Mantıklı olan ikinci oyuncunun kendisine ne verilirse verilsin, bu parayı kabul etmesidir. Ancak uygulamada böyle olmaz. İkinci oyuncu verilen paranın, örneğin 100 TL veya 200 TL olsun, çok az olduğunu düşünmesi halinde bir aşağılanma veya küçümsenme hissedebilir ve ilk oyuncuya bir ders vermek ister.

Parayı reddeder ve böylece ikisi de eli boş dönerler. Davranışsal iktisada göre, ikinci oyuncunun toplam paranın yüzde 30’undan az bir rakamı büyük olasılıkla reddedeceği ortaya koyulmuştur. Bu karar duygusal bir karardır; bana kötü davranıldı bende ona gününü göstereceğim.

Brexit de bir ültimatom oyunudur!

Bu konuda çok güzel bir örnek vardır: Brexit! Kentli elitler klasik iktisat düşüncesine göre bir insanın finansal çıkarlarına aykırı bir seçim yapabileceğine inanmıyorlardı. Bu sebeple konuyu tartışmaya dahi gerek görmediler. Halkı dikkate almadılar.

Oysa özellikle işçi sınıfında büyük bir hayal kırıklığı, sessiz bir tepki vardı. Brexit oylaması yıllar boyunca artarak biriken hayal kırıklığının sonucuydu. Seçmenler adeta yok sayıldıklarını hissediyordu. Mantıklı değil, duygusal bir karar vermişlerdi. Yok sayılmayı ödetmişlerdi. Sonuçta koca bir ülke hep birlikte kaybetti!

Yankı odası etkisi

Çevrenizi sizle aynı fikirde olan, aynı şeyleri düşünen insanlar ile doldurursanız analizleriniz hatalı olur. Bu sizi tembelleştirir, verimsiz hale getirir. Çevrenizde sizden farklı düşünen, farklı bakan, sizi uyaran daha fazla insan olur ise gerçek durumu daha net görürsünüz.

Bunu açıklayan çok güzel bir kavram vardır: yankı odası. “Yankı odası etkisi” aynı düşünce etrafında birleşen insanlara sunulan bilginin sınırlı bir alanda kalması, aynı görüşteki düşüncenin o dar alanda sürekli tekrarlanarak hiç sorgulanmadan benimsenmesi ve gerçek haline dönüşmesidir.

Böyle bir etkinin varlığında karşıt düşünceler baskılanır, susturulur ya da kendilerine bir ifade imkanı bulamazlar. Bugün siyasette, iş dünyasında, sivil toplum örgütlerinde, hayatın pek alanında olan da budur. Çoğumuz yankı odaları içinde yaşıyoruz ve hayatta başarı sağlamamız bu odalardan çıkabilmemize bağlı.

Yankı odasından çıkın

Yankı odasından çıkmak için öncelikle tek tip düşüncenin, tek tip bir inancın hakim olmadığı, çeşitliliği ve farklı renkleri kucaklayan, farklı düşünceleri teşvik eden cesur bir kültür oluşturmamız gerekiyor.

Fikirleri aykırı da olsa dinleyen, anlamaya çalışan, değer veren bir kültürün inşa edilmesi şart. Aile olsun, şirket olsun, siyasi parti olsun fark etmiyor, yankı odası etkisini kırmak için önce bu tür bir kültür oluşturup, sonrasında insanları eleştirel ve yaratıcı düşünceye teşvik etmeliyiz.

Belki de liderlerin birinci görevi böyle bir kültürü cesur ve paylaşımcı bir kültür ile değiştirmek ve organizasyonlarını yankı odasından çıkartmak olmalıdır. Lider olarak lütfen etrafınızda olan biteni, size ulaşan verileri, sonuçları ve önerileri süzgeçten geçirin. Farklı yönde verileri ve görüşleri dikkate alın.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar