Yangında tweet atmayınız!
Yangın merdivenlerinin girişine, “Yangın esnasında tweet göndermekle vakit kaybetmeyin, kaçın!” yazmak, saçma veya latife gibi görünse bile, maalesef gerçek yaşamda aksi örneklerini görmek mümkün. İnternet masalı olarak dolaşan hikaye odur ki, ABD’de öğrenci yurdu sakinleri, bir odanın tutuştuğunu tweet atarak itfaiyeye bildirmişler ve hiçbirinin aklına telefon açmak gelmemiş. Dediğim gibi internet tevatürü, gerçekliğini bilemiyoruz. Ancak şu bir gerçek ki, yalnızca yangın değil, doğal afetlerde, aileden bir kayıp olduğunda ya da en zorlu anlarda kişiler dertlerini sosyal medyada paylaşmayı tercih ediyorlar. Depresif dünyanın yeni ruh doktoru sosyal paylaşım eylemi oldu…
Kişiler için iyi de, kurumlar, sosyal medyayı ne zaman, nasıl kullanacaklarını daha iyi kestirmek zorundalar. Başarı ve başarısızlık öyküleri henüz yeni yazılıyor. Sosyal medya kullanımı ile ilgili doğru bilinenler yanlış, uzak durun denilenler ise gayet başarılı kampanyalara dönüşebiliyor.
Ancak şurası bir gerçek, kişilerin kendi felaketlerini sosyal medyada paylaşıyor olmaları, kurumlara örnek teşkil etmemeli. Geçtiğimiz senelerde, Sandy kasırgası ortalığı yerle bir ederken, aklı evvel bir pazarlama yöneticisinin sosyal medya üzerinden “Kasırgadan sıkıldınız mı? En azından mağazalarımızdaki indirimleri kaçırmayın” minvalindeki bir kampanya mesajı göndermesi buna örnek olarak verilebilir. Mağdurların #SandySale etiketi ile mağazalara davet eden kampanya elbette beklenen ilgiyi görmedi. Dahası mağaza onlarca kez özür yayınlamak zorunda kaldı. Yine bir diğeri, evlerine kapanan Amerikalara, “Sorun yok alışverişe devam, kargo bizden” diye müjdeyi Twitter üzerinden verme gafl etinde bulundu. Global bir giyim markası geri durmadı, “Evinizde kalın, güvende olun, web sitemizde daha fazlasını bulacaksınız” dedi.
Kurumların sosyal ağları bir pazarlama alanı olarak kullanmaya çalışma denemeleri olanca hızıyla devam ediyor. Başarılı örnekler kadar, felaket sonuçları olan kampanyaları da sıralamak mümkün. Şimdilik akılda tutulması gereken bir şey varsa, toplumsal olayları, felaketleri, siyasi ve sosyal çalkantıları pazarlama kampanyası içerisinde kullanmak, ip üstünde cambazlığa benziyor. Sağ salim karşıya geçerseniz mükâfatınız ve alacağınız alkış büyük. Ama bir de yere çakılmak var ki, o ipin üzerine hiç çıkmamış olmayı isteyeceksiniz.