Yan Etki
Murat Berk / Yapı Kredi Yatırım
Geçen haftaki yazımızda şu ifadelere yer vermiştik: "Mart 2009'dan beri merkez bankaları ve hükümetlerin küresel reflasyon çabalarıyla diplerden toparlanan ekonomiler ve yükselme trendindeki "riskli varlıklar" olan hisse senedi ile gelişmekte olan ülke ve şirket bonoları piyasalarında bizce henüz önemli bir değişiklik görülmüyor. Fakat daha kısa vadede piyasada düzeltme görme ihtimalinin arttığını söyleyebiliriz."
Nitekim , ABD orijinli bir yatırım bankasına, ABD menkul kıymetler denetim organı SEC tarafından yöneltilen yolsuzluk suçlamasının son iki günde tüm küresel piyasalarda satış baskısını tetiklediğine şahit olduk.
Öte yandan, küresel piyasalarda endişelerin arttığı dönemlerde dahi 2009 sonunda ön plana çıkardığımız ayrışma yatırım temasının örneklerini görmeye devam edeceğimizi düşünüyoruz.
Örneğin, Türkiye CDS ve Lira'nın olumlu anlamda ayrıştığına şahit olduk. Türk Lirası son haftanın en iyi performans gösteren gelişmekte olan ülke döviz birimlerinden biri, Türk CDS'leri de en iyi performans gösteren gelişmekte olan ülke CDS'lerinden biri olarak karşımıza çıkıyor. Önceki hafta bir ilk yaşanmıştı ve Portekiz CDS spreadleri ilk defa Türk CDS spreadlerini aşmıştı. Geçen hafta da İspanya spreadleri ile Türkiye'nin CDS spreadleri arasındaki farkın daha da daraldığına şahit olduk.
Geçen haftaki yazımızda önümüzdeki dönem yatırımcıların özellikle merkez bankalarının davranışlarına dikkat etmeleri gerektiğinden bahsetmiştik. Merkez bankaları, alışılmadık para politikası önlemlerinden kademeli olarak geri çekilişi gittikçe daha fazla tartışacak gibi gözüküyor. Çoğu gelişmiş ekonomideki toparlanma eğiliminin, gelişmekte olan ülkelerin tersine, yavaş ve kırılgan bir görüntüye sahip olması, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasındaki para ve maliye politikaları arasındaki ayrışmayı da beraberinde getirebilir.
TCMB'nin de geçen hafta "çıkış stratejisini" açıkladığını gördük. Bu aşamada, Merkez Bankası'nın da belirttiği gibi bu çıkış stratejisinin uygulanmasının yumuşak bir süreç olarak planlandığı anlaşılıyor. Bu bağlamda, TCMB'nin bazı yorumcuların tavsiye ettiği şekilde faizleri erken ve fazla arttırmasının geçerliliği bizce tartışmalı. Bir yandan, beklenti yönetimi açısından bu tavsiyenin makul göründüğü, öte yandan böyle bir yol izlemenin şu an fazla konuşulmayan yan etkiler yaratabileceğini belirtmek gerekiyor.
Özellikle, dünya faiz düzeyleri açısından daha önemli olan gelişmiş ekonomilerdeki toparlanma yavaş ve kırılgan bir görüntüye sahip olduğu sürece ekonomilere parasal ve mali gevşeme kanalıyla verilen desteklerin bir süre daha korunma olasılığı devam ediyor. Böyle bir ortamda Türkiye'nin faizlerini erken ve hızlı arttırmaya başlaması başka ülkelerle olan faiz farkını açabilir. Diğer taraftan Türk Lira'sında güçlenme eğilimi ve iç talebin artması gibi enflasyon açısından arzulanmayan bir etki yaratabilir. Tabii ki enflasyon dinamikleri, yurtdışı faiz seviyelerinin gelişimi gibi birçok karmaşık faktör söz konusuyken konu bu kadar basit değil. Merkez Bankası'nın da bu bahsi geçen dinamikleri hesaba kattığını düşünüyoruz.