Yakasızlar

Hakan OKAY
Hakan OKAY Helikopter Bakışı [email protected]

Geçen yazımda “Altın Yakalılar”ı yazınca, değerli bir dostum “Yakasızlar yok mu?” diye sordu. Ben de bu yazımda “Yakasızlar”ı yorumladım…

Kimler bu “Yakasızlar”?

Herhangi iş yerinde çalışmayan, dolayısı ile iş önlüğü ya da gömleği giyemeyen, bir anlamda da “Yakası bir araya gelmeyen” insanlar olarak düşünebiliriz.

Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK) 17.07.2017 tarihinde Nisan 2017 itibarı ile ülkemizdeki işsizlik oranını ve sayısını açıkladı. Maalesef resmi olarak 3.287.000 “Yakasız”, yani “İşsiz” bulunmaktadır. TUİK’in raporlarına göre, “Yakasızların” 15 ve daha yukarı yaştakilere oranı %10,5’tir. Genç nüfusta (15-24 yaş arası) ise bu oran çok daha yüksek: %19,8 (1)

Bu işsizlik oranı ülkemiz için çok vahim bir orandır. Eğitimli veya eğitimsiz olsun, her insan için işsiz kalmak çok zor bir durumdur. Maddi olarak zorluk yaşamanın yanında, moral olarak da insanı sarsar ve bitirir. Bazı “Yakasızların” içinde bulundukları durumdan dolayı, mavi, gri, beyaz renk demeden, herhangi bir yaka rengini kabul etmeye hazır olduğunu biliyoruz. Danışmanlığını yaptığım bir şirkette sekreter (Pembe Yakalı) olarak çalışmak üzere başvuran Orman Mühendisi bir bayanı görmüştüm.

Bu arada, “Çalışacak adam bulamıyoruz” diyen “Altın Yakalılar” da var. Ama onlar da o kadar çok şey talep ediyorlar ki, bunların hepsini bir araya getirecek insan, zaten bir yerde çalışmakta oluyor.

Ne olursa olsun, nasıl olacaksa olsun, istihdamı arttıracak teşviklerin, göstermelik olarak değil, gerçek anlamda cazip hale getirilmesi, ülkemizdeki işsizlik oranının düşürülmesi gerekmektedir.

“Yakasızlar” bunlarla sınırlı değil; ülkemizde toplam iş gücünün %25’i, yani yaklaşık olarak 6,5 milyon kişi tarım iş gücünü oluşturmaktadır. Bu sayının yarıya yakın kısmını mevsimlik tarım işçilerinin oluşturduğu tahmin edilmektedir. (2) Bu insanların da “Yakasız” olduğunu söylesek, sanırım yanlış olmaz. Bunların da çalıştıkları süre boyunca aldıkları ücret dışında, bir sosyal güvenceleri bulunmamaktadır.

Mevsimlik tarım işçileri için de düzenlemelerin yapılması ve bunların da güvencelerinin sağlanması gerekmektedir.

“Yakasızlar”a bir gurubu daha katıyorum, bunlar sayısal olarak ölçemediğimiz kadar büyük bir kitleyi oluşturan, seyyar satıcılar (Simitçi, mısırcı, kestaneci…vs.), inşaat işçileri ve geçici işlerde çalışan insanlardır. Bu insanların da iş ve sosyal güvenceleri yoktur. Hele bu kitlenin nasıl istihdam edileceği veya sosyal güvencelerinin nasıl sağlanacağı da başlı başına bir sorundur.

Görüleceği üzere “Yakasızlar” dediğimizde, karşımıza büyük bir insan ordusu çıkmaktadır.

Tüm dünyada yaşanan olumsuz ekonomik koşullardan dolayı, onlarca ülkede işsizlik oranları oldukça yüksektir. Bazı Avrupa ülkelerinde açıklanan işsizlik oranlarının gerçek veya gerçeğe çok yakın oranlar olduğunu düşünebiliriz. (Avrupa Birliği işsizlik oranı ortalaması yaklaşık olarak %8,6’dır.) Ülkemizde ise belirtilen işsizlik oranının ne kadar gerçeği yansıttığı tartışılır bir durumdadır.

Güney Amerika, Güney Asya, Uzak Doğu ve Afrika ülkelerinde, ülkemize benzer, hatta daha yüksek işsizlik oranlarının olduğu bir gerçektir. Tüm dünyada işsizlik ve dolayısı ile sosyal güvence büyük bir sorundur. Bir kısım huzursuzlukların ve karışıklıkların bundan dolayı çıktığını tahmin etmek zor değildir. Örneğin, geçen haftalarda Venezuela’da yokluktan kırılan halk, bir şeker kamyonunu durdurup, yağmalamıştır. Bunun gibi bir çok olayın olduğunu ve bunun ancak bir kısmının basında yer aldığını düşünmekteyim. (3)

Ülkemiz bu boyutta değil, ama “Yakasızlar”ın artması, istemediğimiz tatsız olayları yaşamamıza neden olabilir. Sonuçta insanlar geçimlerini sağlayacak ve kendilerini güvence altına alacak sosyal güvenliğe kavuşmak isteyeceklerdir. Günden güne artan kanun dışı olaylar, hırsızlık ve benzeri suçların temelinde yatan tetikleyici unsurlar, işsizlik ve parasızlıktır.

Yeri ve zamanı gelmişken, bir yorum da Üniversite tercihleri için yapmak isterim. Üniversite tercihleri yapılırken, bir çok ailenin çocuklarını “İleride kolaylıkla iş bulabilecekleri” bölümleri tercih etmeleri konusunda yönlendirdiklerini görmekteyim. Ne yazık ki, üniversite çağına gelen gençlerden, çok azı gerçekten arzu ettikleri veya ilgi duydukları bölümü okumaktadırlar. Puanları yetmediği için, zorunlu olarak girdikleri bölümde okuyan öğrencileri tenzih ediyorum, ama genellikle üniversiteler tercih edilirken bile, CV’de yazıldığında repütasyonu yüksek okullar tercih edilmektedir.

Üniversitede bölüm seçilirken “İlgi alanı mı? İş alanı mı?” diye sorulduğunda, ikincisi ağır basıyor ve işte paradoks daha burada başlıyor…

Kaynakça:
(1) http://www.tuik.gov.tr/HbGetirHTML.do?id=24629
(2) http://www.mevsimliktarimiscileri.com/sayfadetay.aspx?id=11
(3) http://www.milliyet.com.tr/son-dakika-cokusun-goruntusu--dunya-2486920/

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Müşteri intikamı 10 Haziran 2019
Müşteriyi tanımak 18 Mart 2019
Dijital izler 10 Mart 2019