Yabancının tavrı aniden değişir
Dün sabah yakın bir arkadaşım ofisime uğradı. Yönetim Kurulu Üyesi olduğu şirket ikincil halka arzı düşünüyor. Nabız yoklamak için çıktığı Avrupa turundan yeni dönmüş. Çoğu Londra menşeli olmak üzere kırk civarında fonla görüşmüşler. Keyfi yoktu. Fon yöneticileri özetle, ‘‘Yatırım yapmayı düşünmüyoruz. Gelişen piyasalardan paçamızı kurtarmaya çalışıyoruz’’ demişler. Arkadaşım, ‘‘Hayal kırıklığına uğradık. Beklediğimiz ilgiyi bulamadık’’ ifadelerini kullandı. Seyahat öncesinde benimle konuşsaydı; ‘‘Seyahati erteleyin’’ derdim. İş yaptıkları yatırım bankası ‘‘Görüşmeleri planladığımız gibi yapalım’’ demiş. Gereksiz masraf olmuş. Başka bir perspektiften, bu olay Türkiye’deki yatırım bankalarının durumlarının karlılık açısından çok iyi olmadığının bir göstergesidir. İyi finansçı, yabancının bu dönemde Türkiye’de yatırım yapmayacağını bilir. Ya tutarsa diye, firma tanıtımına gidiliyor. Şu aşamada hiçbir fon gelişen piyasalarda önemli pozisyonlar almaz. Çünkü önlerini göremiyorlar. Bu yazdıklarımdan karamsar olduğum sonucu çıkmasın. Sıkı para politikasını devam ettiren ülkelere 2015’te para girişi olur. Tabii Türkiye’nin bu konudaki rakiplerinin fazla olduğunu belirtelim.
Büyük merkez bankalarından Japonya Merkez Bankası (JMB) parasal genişleme yönünde yeni hamlesini yaptı. Avrupa Merkez Bankası da (AMB) adımlar atıyor. Bunlara rağmen küresel yatırımcılar Fed’in aksiyonlarını görmek istiyor. Global ekonomi için şöyle bir senaryo yazılıyor: ‘‘Euro bölgesi uzun süre toparlanamaz. AMB, 2015’te ülke tahvillerini almaya başlar (parasal genişleme). JMB yenin değerini düşürmeye yönelik politikalara devam eder. Dolar bütün para birimleri karşısında değer kazanır.’’ Doların arkasında güçlü bir rüzgar olduğu ortadadır. Yine de, Amerikan ekonomisinin durumu kötülerin iyisidir. ABD ortalama bir büyüme hızına sahiptir. Fed faizleri hızla artırmaya başlarsa, Amerikan ekonomisinde drama türünde bir film vizyona girer. Zaten güçlü olan doları faiz artırımlarıyla desteklemenin farklı ekonomik sonuçları olur.
Amerika’da ücret artış hızı düşüktür. Ücretler istikrarlı biçimde artmadan, güçlü büyüme de yüksek enflasyon da hayaldir. ABD’de geçen hafta oy kullanıldıktan sonra yapılan sandık çıkış anketlerinden çarpıcı sonuçlar çıktı. Seçmenlerin yüzde 70’i ekonominin zayıf olduğunu düşünüyor. Buna karşılık oy kullananların sadece yüzde 1’i ekonominin çok iyi durumda olduğuna inanıyor. Açıklanan ekonomik verilerle, gerçeklik arasında bir tutarsızlık olduğu görülüyor. Fed’deki en önemli isimlerden birisi olan New York Fed Başkanı Dudley, ‘‘İşler istediğimiz gibi gidiyor. Bu şekilde devam ederse 2015’te faiz artırımına başlarız’’ diyor. Faizi artırmaya başlamak ayrıdır, o sürecin devam etmesi farklıdır. Fed sıkı para politikasına yakın duruyor. ABD’de maliye politikası da sıkılaşabilir. Ücretler artmadan, bu politika tercihleriyle Amerikan ekonomisi zorlanabilir.
Avrupa turundan dönen arkadaşımda, ‘‘Rusya’dan sonra sıra Türkiye’ye geliyor’’ gibi bir düşünce oluşmuş. Türkiye’nin riskleri vardır. En büyük riskler jeopolitik olanlardır. Bunları öngörmenin bir yolu da yok. Pozitif taraflara bakalım. Petrol fiyatı düşüyor. Düşüş biraz daha devam edebilir. Maliye Bakanı ‘‘Mali disiplinden ödün vermeyeceğiz’’ vurgusunu yapıyor. TCMB Başkanı ‘‘Sıkı para politikası sürecek’’ diyor. Başbakan Yardımcısı Babacan da benzer ifadeler kullanıyor. Bu politikaların devam edeceğine inanarak, 2015 senesinde Türkiye’nin küresel sermayeden pay alacağını düşünüyorum. Bugün Türkiye’ye olumsuz gözle bakan yatırımcıların tavrı aniden değişebilir. Adamlar getiriye bakarlar. Özellikle para politikası önemlidir. Enflasyonda kalıcı bir düşüş olmadan para politikası gevşetilirse, bir bedel öderiz.