Yabancılar beş ayda 4.3 milyar dolar getirdi
Yabancı yatırımcılar ya da yurtdışında yerleşikler yılın ilk beş ayında 4 milyar 250 milyon dolarlık hisse senedi ve devlet iç borçlanma senedi aldılar.
Bu alımın 1.7 milyar doları hisse senedi, 2.6 milyar doları devlet iç borçlanma senedi yoluyla gerçekleşti.
Yabancı alımlarının son iki ayda yoğunlaştığı gözleniyor. Yabancı yatırımcılar, ocak ayındaki 150 milyon dolarlık net satıştan sonra şubat ve martta sırasıyla 804 ve 669 milyon dolarlık alım yapmışlardı. Yabancıların alımı nisanda bu yılın en yüksek düzeyine ulaştı. Nisandaki alım 1.7 milyar doları buldu.
Ve mayısa geldik, bu kez yabancılar 424 milyon doları hisse senedi, 848 milyon doları da DİBS olmak üzere 1 milyar 272 milyon dolarlık alım yaptılar.
Son haftanın, yani 18-25 Mayıs haftasının alım tutarını da aktaralım. Yabancılar söz konusu hafta içinde 134 milyon dolarlık hisse senedi, 472 milyon dolarlık da DİBS olmak üzere toplam 607 milyon dolarlık alım gerçekleştirdiler.
DİBS'e yönelme artıyor
Yabancı yatırımcılar uzun süre devlet iç borçlanma senetlerinden uzak durmayı tercih ettiler. Bu senetlerin faizinde her an ciddi oynamalar olabileceği kaygısı yaşanıyordu.
Öyle ya, faizlerin birden artış göstermesi gibi bir durum ortaya çıktığında, sanılanın aksine, elinde bu senetleri bulunduranlar karlarına kar katmıyor, tam tersine ellerindeki senetlerin değeri düştüğü için zarar ediyorlardı.
Bu yüzden de bir süre devlet iç borçlanma senetlerinden uzak duruldu. Ne zaman ki Türkiye'de faizlerin tırmanıp gitmeyeceği görüşü daha ağır basmaya başladı, devlet iç borçlanma senetleri de ilgi görür oldu.
Yabancıların bir dönem iç borçlanma senetlerine pek ilgi göstermemiş olmasının tek nedeni faizde yaşanabileceğinden kaygı duyulan artış değildi elbette. Türk parasının değerinin hızla düşebileceğine dönük endişeler de bir süre Türkiye'den uzak durulmasında büyük rol oynadı.
Faiz getirisini tümüyle silip süpürecek bir kur artışı riskiyle karşı karşıya kalmayı kim isterdi ki...
Elbette bu riskin dağıtılmasını sağlayacak bir takım mekanizmalar vardı var olmasına ama bu mekanizmaları devreye sokmak da getirinin bir kısmından vazgeçmek anlamına geliyordu.
Dolayısıyla en iyisi faizin çok dalgalanmayacağı ve Türk Lirası'nın hızla ve yüksek oranda değer yitirmeyeceği dönemi kollamaktı.
O dönem geldi mi?
Öyle anlaşılıyor ki yabancı yatırımcı için o dönem geldi. Aksi olsa, hiç kimse yabancıların 1.2 milyar doları son üç haftada olmak üzere beş ay toplamında 2.6 milyar dolar devlet iç borçlanma senedi almasını sağlayamaz.
İstediğiniz kadar Türkiye ekonomisinin ne kadar sağlıklı ve sağlam olduğunu anlatın, istediğiniz kadar gidişatın iyi olduğunu vurgulayın; yabancı bazı göstergelere bakar, gelecek açısından risk görmezse ya da çok az risk görürse yatırım yapar.
İşte hep o yüzden yabancıların Türkiye'de gerçekleştirdikleri alımı çok sık bir şekilde köşemize taşıyoruz ya...
Ekonomik gidişatımızın yurtdışından nasıl göründüğünü izlemenin en kestirme yolu, yabancı yatırımcıların bir anlamda Türkiye'ye güvenlerini ortaya koyan menkul kıymet alım satımlarıdır çünkü.
"Yabancılar güvenmese ne olur!"
Şu görüşü de dile getirebiliriz tabii ki: "Yabancılar ekonomimize güvenmiş güvenmemiş, bu onların sorunu, bizi ilgilendirmez..."
O kadar basit değil işte. Hani borçlanmaya hiç ihtiyacımız yoktur, dövize ihtiyacımız yoktur; o zaman tamam.
Ama o durumda değiliz ki... Ekonomide çarkların dönmesi için dış kaynağa ihtiyaç duyuyoruz. Bu dış kaynağın adresi de belli.
Yabancı gelmeli ki ekonomide tıkanma yaşanmasın... Yabancı gelmeli ve döviz getirmeli ki kur alıp başını gitmesin.
Döviz kurunun düzeyini belirleyen başka bir dizi etken elbette var, ama en önemli etkenlerden birinin döviz arz ve talebi arasında ortaya çıkan makas olduğu da bir gerçek. Dolayısıyla yabancının dövizine, döviz sıkıntısı yaşamamak için de ne yazık ki muhtacız...