Yabancı yatırımcı için varsa yoksa banka hisse senedi

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

Yurtdışında yerleşiklerin ya da kısaca yabancı yatırımcıların mart sonu itibariyle Borsa İstanbul’da 53 milyar dolarlık hisse senedi var. Bu hisse senetlerinin nominal değeri ise 8 milyar dolar. Peki bu hisse senetleri hangi sektörlerde yoğunlaşıyor? Yabancı yatırımcının hangi sektörlere daha fazla ilgi gösterdiği zaten bilinen bir durum da, bunun resmi rakamlarla ve detaylı olarak ortaya konulmasında da yarar var.

Merkez Bankası verileri, yabancı yatırımcının mali sektör hisse senetlerinden, bu kapsamda da banka hisse senetlerinden vazgeçmediğini, vazgeçemediğini gösteriyor. Mart sonundaki 53 milyar dolarlık hisse senedinin 18.4 milyar doları bankacılık kesiminin hisse senedinden oluşuyor. Yani banka hisse senetlerinin toplamdaki payı yüzde 35 düzeyinde. Yabancıların elindeki banka hisse senetleri, nominal değer olarak ise 3.2 milyar dolar düzeyinde ve bu tutar toplamda yüzde 39.5 pay alıyor.

Banka hisse senetlerinin de kapsamında bulunduğu mali sektör hisse senetleri, toplamda nominal değer açısından yüzde 66, piyasa değeri açısından yüzde 52 pay sahibi.

Piyasa değeri açısından ikinci sırayı yüzde 24’lük payla hizmetler sektörü, üçüncü sırayı yüzde 23.3’lük payla sınai sektörlere ait hisse senetleri alıyor. 

Mali, sınai ve hizmetler sektörleri dışında kalan sektörlerin toplam piyasa değerindeki payları ise yüzde 1’i bile bulmuyor. 

Mali sektörün böylesine açık ara önde olması, bu yıla özgü bir durum değil tabii ki. 2005 yılından bu yana olan tabloda da görüleceği gibi mali sektör, yabancıların en çok rağbet ettikleri sektör konumunda.

tablo-111.jpg

Bu rağbetin nedeni ne? 

Hani bir söz var ya, “Para parayı çeker” diye. Bunu hisse senedi piyasalarına “Derinlik derinliği sağlar” diye uyarlamak mümkün. Yabancı için bir ülkede bir menkul kıymete yatırım yapmakta olmazsa olmaz aranacak koşulların başında, o menkul kıymetin istenildiği an elden çıkarılabilmesi olanağı gelir kuşkusuz. Kağıt üstünde çok kazanılmış, eğer o menkul kıymeti satma olanağı yoksa, bu kazancın ne önemi var ki. Dolayısıyla yabancı için olmazsa olmaz koşul, elindeki hisse senedini istediği zaman satabilmesidir. Bunu gözeten yabancının derinliği olan bankacılık hisse senedine ağırlık vermesinden doğal bir durum olamaz. 

İşte mevcut hisse senedi derinliği de, başka yatırımcıları çeken en önemli faktör olarak karşımıza çıkıyor. Ama, derinlik yetmez tabii ki. Yabancıyı bankacılık hisse senetlerine yönelten başka etkenler de var.

Türkiye’de özellikle son yıllarda en iyi denetlenen, uluslararası ölçekte en iyi rekabet gücüne sahip, bünyesi sağlam sektör hiç kuşku yok ki bankacılık sektörü. Bankaların karlılığı iyi. Karlılıkta bir istikrar var. Bankalar bir yıl kar, ertesi yıl zarar etmiyor ya da kar çok büyük dalgalanmalar göstermiyor. Türk bankalarının geleceğine dönük herhangi bir kaygı yaşanmıyor. Her ne kadar bir içeride çok kar ettikleri görüşünden hareketle elimizden gelse Türk bankalarını bir kaşık suda boğacağız, ama özellikle yabancı yatırımcı bankaların sağlam bir mali yapıya sahip olmasına önem veriyor. 

İşte o yüzdendir ki yabancı yatırımcının gözünde Türk bankalarının modası hiç geçmiyor, geçmeyecek de. Hem zaten aksi olursa korkmak, bu durumdan kaygı duymak gerek. 
Yabancı yatırımcı gelir diğer sektörlerde de yoğun hisse senedi alımı gerçekleştirir; o durumda banka hisse senetlerinin payı geriler, o başka. Ancak, yabancılar bankacılık hisse senetlerinden çıkmaya, üstelik bu parayı diğer sektörlere kanalize etmeden yurtdışına çıkmaya başlarlarsa genel anlamda tehlike çanları çalıyor demektir. 

Son günlerdeki, “Merkez Bankası’nın bağımsızlığı da neymiş” noktasına gelen faiz tartışmasını izleyenler, şimdilik sakin görünen piyasalarda her an her şeyin yaşanabileceği kaygısından kendilerini bir türlü kurtaramıyorlar. Dileyelim, bu tartışmalar hisse senedi ve DİSB piyasasında Türkiye’den yüklü döviz çıkışına yol açacak olumsuzlukların başlangıcı olmasın. 

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar