Yabancı taşımacılık şirketlerinin vergisi ihracatçıdan mı alınmak istiyo

Zeki GÜNDÜZ
Zeki GÜNDÜZ VERGİ POLEMİKLERİ [email protected]

Değerli DÜNYA okurları, geçtiğimiz haftalarda, denetim elemanlarınca, ihracat yapan müşterilerimizin bazılarından, ihraç ettikleri malların taşınmasına ilişkin çeşitli bilgilerin talep edildiğini müşahade ettik. Bu bilgilerin, dar mükellef ulaştırma kurumlarının hasılatı üzerinden alınan vergilerinden, ihracatçıların sorumlu tutulması amacıyla talep edildiğini düşünmekteyiz.

İhracatçı kurumların söz konusu vergilere ilişkin sorumlulukları

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu'nun (KVK) 23'üncü maddesinde, yabancı ulaştırma kurumları için özel bir vergilendirme sekli getirilmiş olup; oluşan verginin bu kurumların "Türkiye'deki temsilcileri" tarafından ödenmesi beklenmektedir.

Bilindiği üzere, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun 8'inci maddesinde; ticari mümessillerin, tüccar vekilleri ve memurlarının ve Ticaret Kanunu'na göre acente durumunda bulunanların başkaca bir şart aranmaksızın temsil edilenin daimi temsilcisi sayılacağına hükmedilmiştir.

Ayrıca, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 116'nci maddesinde; ticari mümessil, ticari vekil, satış memuru veya müstahdem gibi tabi bir sıfat olmaksızın bir mukaveleye dayanarak muayyen bir yer veya bölge içinde daimi bir surette ticari bir isletmeyi ilgilendiren akitlerde aracılık etmeyi veya bunları o işletme adına yapmayı meslek edinen kimseye acente deneceği; ayni kanunun 117'nci maddesinde ise, özel kanunlardaki hükümler saklı kalmak kaydıyla, Türkiye Cumhuriyeti içinde merkez veya şubesi olmayan yabancı ticari isletmelerin nam ve hesabına memleket içinde muamelelerde bulunanların da acente kabul edileceği hüküm altına alınmıştır.

Bu ifadelere bakıldığında ihracatçıların dar mükellef (yabancı) taşıma şirketlerinin acentesi sayılabilmesi mümkün değildir.

Tarhiyatın muhatabı

Diğer taraftan, KVK'nin 28'inci maddesi dar mükellefiyet esasında "tarhiyatın muhatabı" konusunu düzenlemekte olup, söz konusu Kanun hükmüne göre, dar mükellefiyete tabi yabancı kurumların vergisinin, bu kurumların;

- Türkiye'deki müdür ve temsilcileri, müdür ve temsilcileri mevcut değilse,

- kazanç ve iratları yabancı kuruma sağlayanlar

adına tarh olunacağına hükmedilmiştir.

Dolayısıyla yabancı ulaştırma kurumlarının Türkiye'deki acenteleri daimi temsilci sayılmasına karşın, KVK'nin 28'inci maddesi hükmünden yola çıkan inceleme elemanları yaptıkları incelemelerde, acentelere göre ödeme gücü daha yüksek olan ihracatçı şirketleri dar mükellef kuruma kazanç sağlamaları sebebiyle ödenmemiş "kurumlar vergisinden (hasılata ortalama emsal oranı uygulanması suretiyle hesaplanan vergi) sorumlu tutmaya çalıştıkları gözlemlenmektedir.

Konuya ilişkin genel değerlendirmemiz; sorumluluğun öncelikli olarak acenteler üzerinde olduğu ve ihracatçı firmalar nezdinde yapılacak bu gibi tarhiyatların yersiz olduğu yönündedir.

Yabancı şirketin vergi yükümlülüğünün gerçekte doğup doğmadığı hususunda çifte vergilemeyi önleme anlaşması hükümlerinin de dikkate alınması gerekmektedir.

İşletmeler ne yapabilir?

Bundan sonra gerçekleştirilecek taşımalarında ise, İdarenin mevcut anlayışı göz önünde bulundurulduğunda, sizin gibi ihracatçı şirketler aleyhine doğabilecek olası vergisel risklerin bertaraf edilebilmesi amacıyla çeşitli önlemlerin alınabileceğini düşünmekteyiz.

Buna göre dar mükellef taşımacılık şirketleri ile taşımacılık konusunda anlaşmaya varılmadan önce,

· Bu şirketlerin Türkiye'deki vergi mükellefiyetlerini yerine getirip/getirmedikleri ile Türkiye'de bir temsilciye sahip olup/olmadıklarının sorgulanması,

· Şirketinizce dar mükellef ulaştırma kurumlarına yaptırılacak taşımacılık ile ilgili olarak bundan sonra düzenlenecek sözleşmelerde; taraf olarak mümkünse taşıma işini yapan dar mükellef kurumun temsilcisinin de yer alması,

· Dar mükellef kurumun ödenmeyen vergisinden ihracatçı şirket olarak sizin sorumlu tutulmanız halinde doğacak vergi, ceza, faiz ve diğer fer'i alacakların, dar mükellef kurumca ve/veya kurum temsilcisince karşılanacağına ilişkin sözleşmeye hüküm konulması,

Şirketiniz aleyhine doğabilecek vergisel riskin asgari düzeye indirilmesini sağlayacaktır.

2011'de Alman şirketlerine yapılacak ödemelerden stopaj

Değerli DÜNYA okurları, bilindiği üzere, "Türkiye Cumhuriyeti ile Federal Almanya Cumhuriyeti Arasında Gelir ve Servet Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşması" Almanya tarafından 1 Ocak 2011 den itibaren tek taraflı olarak feshedilmiştir. Halihazırda Almanya ile Türkiye arasında geçerli bir çifte vergilendirme önleme anlaşması (ÇVÖA) bulunmadığı için Türkiye'de vergileme  ÇVÖA dikkate alınmaksızın mevcut mevzuat hükümleri uyarınca yapılacaktır. Sıklıkla karşılaşılan ve kurumlar / gelir vergisi stopajı yapılan ödemelerin vergilendirilmesinde kullanılan oranların eski ve yeni durumlarına aşağıda yer verilmiştir:

Açıklama ÇVÖA Mevzuat uyarınca

Temettüler %15 %15

Faiz %10 %10

Gayri maddi hak bedelleri %10 %20

Serbest meslek kazançları %20 %20

Yukarıda yer verilen tablo incelendiğinde oransal değişikliklerin çok olmadığı görülmekle beraber bu tarz ödemeler üzerinden yapılan vergilendirmede esas alınan şartların da değiştiği unutulmamalıdır. Örneğin, söz konusu anlaşma yürürlükte iken serbest meslek hizmetleri üzerinden gelir vergisi stopajı yapılabilmesi için 183 gün şartı aranmaktaydı. Ancak 01.01.2011 tarihinden itibaren alınan serbest meslek hizmetleri üzerinden bu şart dikkate alınmadan vergileme yapılacaktır.

Anlaşmanın neticelendirilmesine çalışan mali idarelerden yapılan gayri resmi açıklamalara göre 2011 yılı içerisinde söz konusu anlaşmanın yenileme çalışmalarının tamamlanması planlanmaktadır. Bununla birlikte yapılan açıklamalardan, anlaşmaya özel bir madde koyularak ilgili anlaşmanın 01.01.2011 yılından itibaren yürürlüğe sokulması ihtimalinin bulunduğunu anlamaktayız. Bu tarz bir ihtimalin mevcut olması durumunda ödenen fazla vergilerin ÇVÖA imzalandıktan sonra iadesi söz konusu olabilecektir.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar