Yabancı sermayeli yatırımlarda kullanılan özel amaçlı şirketleri neler bekliyor?
Döviz cinsinden borçlanma yasağı karşısında yabancı sermayeli yatırımlarda kullanılan özel amaçlı şirketleri neler bekliyor?
Geçtiğimiz ay yürürlüğe giren, döviz cinsinden borçlanma yasağına ve bu yasağın kapsamına daha önceki yazılarımızda genel hatlarıyla yer vermiştik. Bu yazımızda ise, yasağın, özellikle yabancı sermayeli yatırımlar kapsamında yaygın kullanım alanına sahip olan özel amaçlı şirketlerin (special purpose vehicle) finansmanını ne şekilde etkileyebileceğini inceleyeceğiz.
Yapılan değişiklikler ile döviz geliri bulunmayan şirketlerin döviz kredisi kullanmaları, belirli istisnalar haricinde, yasaklanmıştı. Reel sektörü sabit olmayan döviz kur riskine karşı korumak ve döviz cinsinden borçlanan ve döviz cinsinden geliri olmayan işletmelerin karşılaştığı döviz pozisyon açığını dengelemek amacıyla getirilen bu yasağın etkisinin önümüzdeki dönemde daha net bir şekilde ortaya çıkacağını söylemek mümkün. Ancak ilk etapta alınan bu önlemlerin sektör için endişe kaynağı olan kur riskini ve döviz piyasası üzerindeki baskıyı bir nebze olsun gidermesi ve böylelikle yatırım ortamının iyileştirilmesi umuluyor.
Yapılan değişiklik ile yalnızca kur riskini yönetebilecek büyüklükteki işletmelerin döviz cinsinden borçlanması, daha küçük çaptaki organizasyonların ise finansmanlarını Türk Lirası üzerinden yürütmesi sağlanmaya çalışılıyor. Fakat işletmenin döviz geliri ve yabancı para cinsinden cari kredi bakiyesini esas alarak yapılan bu sınırlamanın, uygulamada yabancı yatırımların temel araçlarından olan özel amaçlı şirketler ve bunların finansman ihtiyacını nasıl etkileyeceği ise büyük ölçüde soru işareti olarak kalmaya devam ediyor.
Malum olduğu üzere, şirket birleşme ve devralmaları, varlık ve proje finansmanı işlemleri gibi süreçlerde, yasal gereklilikler ve vergisel avantajlar gibi çeşitli sebeplerden dolayı, genelde bu işlemlere özel yeni bir şirket kuruluyor. Haliyle, bu şirketler çoğu zaman yabancı yatırımcılar tarafından kurulduğundan, kullandıkları finansman kredileri de bu durumu yansıtıyor ve finansman kaynakları döviz cinsinden oluyor. Ancak bu şirketlerin büyük bir kısmı, döviz cinsinden gelir elde etme veya 15 milyon ABD doları üzerinde döviz kredisi bakiyesine sahip olma gibi yüksek mali kriterleri karşılamıyor ve dolayısıyla döviz cinsinden borçlanma yasağına ilişkin bu istisnalardan yararlanamıyor. Şöyle ki; yapılan düzenlemeye göre, döviz geliri, ilgili mevzuat ile belirlenen ihracat, transit ticaret, ihracat sayılan satış ve teslimler ile döviz kazandırıcı hizmet ve faaliyetlerden elde edilen gelirler olarak tanımlanırken, kredi bakiyesi ise yurt içinden ve yurt dışından temin edilen nakit döviz kredisi borçlarının geri ödemesi yapılmamış toplamı olarak tanımlanıyor.
Döviz cinsinden borçlanma yasağının diğer istisnalarını incelediğimizde, bu istisnaların kamu özel iş birliği modeli kapsamında gerçekleştirilecek projelere, enerji sektöründe faaliyet gösteren devlet alım garantisine tabi bazı özel amaçlı şirketlere ve yeni bir şirket payı alımı amacıyla kurulan ve bu amacı gerçekleştirmek haricinde herhangi bir faaliyeti olmayan özel amaçlı şirketlere de tanındığını görüyoruz. Bu istisnalar, özel amaçlı şirketlerin tamamını kapsamıyor. Ancak yine de özellikle Sermaye Hareketleri Genelgesi kapsamında getirilen bu güncel istisnaların, ülkenin ekonomik büyümesine katkı sağlayacak yabancı yatırımları engellememek bakımından olumlu bir gelişme olduğu açık.
Döviz cinsinden kredilere ilişkin borçlanma yasağının KOBİ seviyesindeki şirketlerin yanı sıra, küçük ölçekli işletme statüsündeki özel amaçlı şirketlerin finansman yapıları ve dolayısıyla Türkiye’deki varlıkları üzerinde önemli etkileri olması kaçınılmaz görünüyor.
Peki bu durum, Türkiye’deki yabancı yatırımları nasıl etkileyecek? Net etkiler ilerleyen dönemde ortaya çıkacak olmakla birlikte, yabancı para cinsinden finansman temininin zorlaşması, pek tabii döviz faiz oranının, Türk Lirası faiz oranından daha düşük olması sebebiyle Türk Lirası üzerinden borçlanmak istemeyen ve yukarıda açıkladığımız istisnaların kapsamında da yer almayan özel amaçlı yatırım şirketlerinin sayısını azaltabilir. Bu da yatırımların yurt dışına kayması ve döviz cinsinden borçlanma yasağının, kamu gelirlerini etkileyecek şekilde, yatırım ortamını beklenenin aksine olumsuz yönde etkilemesi riskini doğurabilir.
Dolayısıyla, bu şirketlerin Türkiye’deki varlıklarına devam edip etmeyeceklerini, finansman organizasyonlarını ne şekilde değiştireceklerini, Türk Lirası talebindeki artış ve para arzının enflasyon ve faiz üzerinde nasıl etki edeceğini dikkatle izlemek gerekiyor.