Yabancı sermaye ve Kayseri
Marmara havzası tıkandığı için yabancı sermayenin Anadolu’daki yatırım alanlarına yöneldiği doğru. Dış sermayenin ilgi duyduğu yatırım alanları arasında artık Ankara, Eskişehir, Konya ve Kayseri gibi cazibe merkezleri de var... Örneğin, Konya son 2 yılda yabancı sermaye girişinden 250 milyon euro kapmış. Bu para Ünilever’in Algida yatırımıyla girmiş kente. Aynı kulvarda koşmasına karşın, Kayseri’ye gelen dış sermaye ise yaklaşık 50 milyon dolar. Yani, dişe dokunur türden yabancı sermaye girişi olmamış henüz kente…
Yabancı sermayenin, kalkınma uğraşı veren ülkeler için vazgeçilmez bir yatırım unsuru olduğu bir gerçek. Üç kıtanın ortasında cazip bir pazar konumunda olmasına karşın Türkiye’nin yabancı sermaye yatırımlarından gereği gibi yararlandığı söylenemez. Keza, konuya hem ülke, hem Kayseri açısından bakılarak bir değerlendirme yapılırsa, adının “Anadolu Kaplanları” arasında anılmasına karşın, Kayseri’nin de, yabancı sermayeden gereği gibi yararlandığı söylenemez.
Doğru… Yabancı yatırımcı sadece Marmara yöresi ile sınırlı kalan bir yatırım analizine bağımlı kalmıyor, artık Anadolu’ya da açılıyor. Bunu yaparken de, o yörenin katma değer verilerine yani, sağlayacağı avantajlara bakıyor. Kayseri, elektrikli ev aletleri, tekstil, mobilya, haberleşme ve enerji kabloları üretimiyle adını duyurmuş bir merkez. Buna karşın son birkaç yılda sadece iki elin parmakları kadar yabancı sermaye yatırımına tanık olabilmiş. Bu yatırımlarda büyük pay, Ravago (Belçika) - Beşler Tekstil ortaklığı ile kurulan Ravaber’e, diğerleri ise serbest bölgede üretim yapan 9 firmaya ait. Yani topu topu 10 firma, yaklaşık 50 milyon dolarlık yabancı sermaye girdisiyle gelmiş Kayseri’ye…
Kayseri’nin dış dünyada yeterince tanınmadığı, avantajları hakkında yabancı yatırımcıların yeterli bilgisinin olmağı anlaşılıyor. O nedenle potansiyel değerlerin Kayseri’yi ne denli bir cazibe merkezi haline getirdiğinin dış dünyaya anlatılması gerek. Tanıtım için sadece ticari ilişkilerin geliştirilmesi ya da yabancı elçilerin, ticaret ataşelerinin birbiri ardına yaptıkları kent ziyaretleri yetmiyor, artık alternatif tanıtım etkinliklerinin de devreye girmesi gerekir.