Yabancı sermaye gelir mi?

Burcu KÖSEM
Burcu KÖSEM [email protected]

Seçimlerden sonra oluşturulan yeni yönetim ile geleneksel neo liberal politikaya dönüş yapıldı. Bu defa çıkan yabancının yeniden girişinin sağlanması konusunda yoğun bir mesai yürütüldüğüne şahit olduk.

Bu soru son ayların belki de en çok tartışılan konusu. Tartışılmasındaki birincil etken döviz ihtiyacının var olması. Ancak gündem olmasındaki asıl konu ise son beş yılın ardından bu alanda yeniden bir umut ışığı doğmuş olmasıdır.

Ekonomi yönetimi pek çok cephede savaşıyor

 Elbette son beş yıldır süregelen ekonomi yönetimlerinde bu ihtiyaca yönelik bir çözüm arayışı vardı. Fakat oluşan açığın, daha çok ticaret yoluyla kapanmasına yönelik bir takım tedbirler alınmıştı.

Bu tedbirlere rağmen yine bu son beş yılda borsa başta olmak üzere Türk Lirası varlıklardan önemli ölçüde yabancı çıkışı gerçekleşti. Önceki yönetimler çıkışları engellemek adına da ne yazık ki korumacı politikalar uygulamayı yeğlediler. Sonuç olarak küreselden ayrışarak, biz bize olduğumuz piyasalarla karşı karşıya kalındı.

Seçimlerden sonra oluşturulan yeni yönetim ile geleneksel neo liberal politikaya dönüş yapıldı. Bu defa çıkan yabancının yeniden girişinin sağlanması konusunda yoğun bir mesai yürütüldüğünü ve bunu yaparken de önceki korumacı düzenlemeler başta olmak üzere pek çok cephede savaşmak zorunda kalındığına şahit olduk.

Nedir bu cepheler?

Öncelikli olarak hem dolarizasyon hem de yabancı girişine yönelik istikrar verilerinden en önemlisi olarak bir önceki yönetim tarafından kuru baskılama amacıyla oluşturulan opsiyon aracı olan KKM cephesi. Bu cephede ağustos ayından bu yana uygulanmaya başlanan çıkışa yönelik politikalarla önemli bir aşama kaydedildi. Türk Lirası dönüşlü hesapların yenilenme süreci de sonlandırıldı.

Fakat döviz dönüşlü olanlardan çıkışın sancılı olacağı ortada. Zaten o yüzden de bu noktada tedbirler alınmış durumda. KKM gibi zararı şimdilerde tamamen TCMB tarafından üstlenilmiş olan bir ürünün bir önceki TEM modelinde kuru baskılamada önemli ölçüde başarısı olmuştu. Ancak bu sefer uygulanan politikayla işlevini kaybetmiş olması bir tarafa, parasal aktarım mekanizmasının da işlevini bozar hale geldiği bir gerçek.

Mevduat faizleri gerektiği kadar yüksek tutulamıyor

Son haftalarda gündemde olan ve canımızı sıkan bir diğer cephe de Türk Lirası mevduat faizleri tarafında. Çok can sıkıyor, çünkü mevduat faizleri gerektiği gibi (lira tasarrufunu teşvik eder ölçüde) yüksek tutulamıyor. Bu duruma neden olarak ise KKM çıkışlarında bankaları fonlayan TCMB’nin ister istemez Türk Lirası likiditesi üzerinde bir artış yaratmış olması.

Oysa istenilen politika faiz artışlarıyla arzu edilen piyasadaki fazla likiditenin de çekilerek, lirayı değerli hale getirmesidir. Bunu haftalık repo faizi olan politika faiziyle bankaları fonlayan TCMB yürütür. Ancak bankalar yüksek faiz ortamında talebi düşen kredilere karşılık, ellerinde bir de bol miktarda TL bulununca haliyle mevduata yüksek faiz vererek fon maliyetlerini artırmak istemez.

İşte bu nedenle bir türlü yükselmeyen TL mevduat faizleriyle karşı karşıyayız. TCMB, miktarsal sıkılaşmayı sağlamak adına depo alım ihalesi gibi bir takım sterilizasyon işlemleri uygulasa da yine de likidite fazlalığını çekmenin daha fazla mücadele gerektirdiği ortada…

Sıkı para politikasının etkisi istenen seviyeye ulaşamadı

 Bir diğer konu rezerv biriktirme meselesi ki; bu da likidite fazlalığının nedenlerinden sayılabilir. Özellikle yurtdışı swap kanalının kapalı oluşu ve ihracatçı dövizleri de olmak üzere pek çok aşamada bankaların TL fonlanması noktasında yine TCMB bu yükü sırtlamış durumda. Burada da hem bir ihtiyaç hem de eski modelin düzenlemelerinin etkisi olduğu söylenebilir.

Sonuç olarak ortaya çıkan tabloda hem sıkılaşmanın gerektiği gibi işlevini yapamadığı hem de Türk Lirası tasarrufları özendirmeyen ve kur riski yaratan bir görünüm ortaya çıkıyor.

Yabancı bu tabloya ne diyor?

Genel olarak şimdiye kadar yabancı yatırım kurumları ve bankalardan gelen görüşler için olumlu denilebilir. Ancak bazı çekinceler olduğunu unutmadan… Çekincelerin önemli bölümü yerel seçimler etrafında şekilleniyor ve elbette altında yatan en önemli parametrelerden biri de kur… O nedenledir ki; KKM’den çıkış ve likidite fazlalığı konusuna bu kadar değindim. Öncesinde kur riskini bir anlamda hedge eden yurt dışı swap kanalı açıktı. Oysa sözünü ettiğim son beş senede korumacı politikaların başlangıç noktası olarak bu kanalın kapatılmasını alabiliriz.

Peki neden kapatılmıştı?

Elbette ki bir önceki süreçte uzun yıllar boyunca uygulanan geleneksel modelin yaratmış olduğu önemli bir arazı, kur kırılganlığını koruyabilmek için.

Hatırlayacak olursak; ortalık süt limanken ülkemize akan dövizler, bir gün gelip ABD başkanının attığı bir tweet’le oluşan kur artışıyla kısa zamanda uçup gidebilmişti…Bunu çok acı deneyimlemiştik. Bu kanalı tekrar açmak için ne kadar zamana ihtiyacımız var? Emin olun bilemiyorum…

Yabancının bakışı noktasında önemli olan birkaç ekonomik kriter daha var ki; bunlardan biri Mayıs ayından bu yana 700’lü seviyelerden 300’ün altına kadar inen CDS puanı. Bu aynı zamanda yurtdışı fonlama maliyetini de puan bazında düşürüyor, bir diğeri de oldukça tartışmalı ülke notlarımız.

Örneğin Cuma akşam geç saatlerde biz şehitlerimize ağlarken geldiği için haber değeri bile bulamayan açıklamada; Moody’s, Türkiye’nin not görünümünü durağandan pozitife çevirdiğini ancak B3 notunu teyit ettiğini bildirdi.

B3 notuna sahip ülkeler hangileri diye bakacak olursak; Moğolistan, Kenya, Bosna-Hersek, Kırgızistan, Togo, Barbados, Nikaragua gibi ülkelerle aynı kategorideyiz.

Peki yükselirsek hangilerinin sınıfına geleceğiz? Ruanda, Uganda, Tanzanya, Kamboçya vs… Sanırım fazla bir şey söylemeye gerek yok.

Şimdiye kadar ne kadarlık yatırımcı girişi olmuş?

Kasım ayı ödemeler dengesi ayrıntılarına bakıldığında; finans hesabından giriş 11,4 milyar dolar. Swap hariç bakıldığında 2013 Nisan ayından bu yana gördüğümüz en güçlü hareket.

Portföy yatırımlarında yerli yurtdışına çıkarken yabancı içeriye girmiş Toplamda 5,4 milyar dolarlık girişin; 2,5 milyar doları hazinenin dolar cinsi sukuk ihracından, 1,4 milyar doları banka euro tahvil ihracından, 0,8 milyar doları hisse senedine, 0,4 milyar doları devlet iç borçlanma senetlerine yabancı girişi olarak gelirken; yerlilerin uluslararası varlık alımları kaynaklı çıkışı 0,9 milyar dolar ile 2022 Haziran ayından bu yana en yüksek seviyede gerçekleşmiş.

Özetle geçtiğimiz yılın son aylarında başlayan yabancı girişlerinin stabil ve yeterli hale gelebilmesi için daha çok sıkılaştırıcı eyleme gerek duyulabilir ki bu da çok daha sert dikenleri olan bir tarlada çıplak ayakla yürüyeceğimiz anlamına gelir...

DÜŞÜNDÜREN SORULAR

1-Vatan ittifakı kurulma vakti gelmedi mi?

2-Bir olmak için yarın geç olmayacak mı?

3-Söz konusu vatansa gerisi teferruat değil mi?

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar