Yabancı seçimin geride kalmasını da önemsemedi
Yurtdışında yerleşikler bu yıl ne hisse senetlerine ilgi gösterdiler, ne devlet iç borçlanma senetlerine. Son birkaç aydır bu ilgisizlik neredeyse tümüyle 24 Haziran seçimlerine ve sandıktan nasıl bir sonuç çıkacağının bilinmezliğine bağlanıyordu. Ne var ki seçim de geride kaldı ve değişen bir şey olmadığı görüldü.
Yurtdışı yerleşikler seçimi izleyen hafta içinde 83 milyon dolarlık devlet iç borçlanma senedi aldılar, ama diğer yandan 180 milyon dolarlık hisse senedi sattılar.
Hisse senedindeki satışı elde edilen karın yeterli görülmesi başta olmak üzere birçok gerekçeyle açıklamak mümkün. Dolayısıyla bu bir haftadaki satış çok önemli değil. Hem kaldı ki haziranın tümünde yabancı yatırımcılar hisse senedinde net alıcı olmuşlar.
Seçim sonrasına ilişkin asıl beklenti devlet iç borçlanma senetleri piyasasındaydı. 24 Haziran’dan sonra bu piyasada belirgin bir hareketlenme olacağı umuluyordu.
Ancak seçim belirsizliğinin geride kalması, üstelik Cumhurbaşkanı seçiminin ilk turda sonuçlanması, Meclis çoğunluğu ile Cumhurbaşkanının aynı partiden (ya da aynı ittifaktan) olması gibi piyasaların en çok tercih edecekleri sonucun elde edilmesi bile yabancı yatırımcıları harekete geçirmeye yetmedi.
Biraz önce de belirttik, yurtdışı yerleşikler seçimi izleyen hafta içinde DİBS’te yalnızca 83 milyon dolarlık alım gerçekleştirdi.
Son üç yılın en kötüsü
Bu yılın ilk altı aylık döneminde yabancılar hisse senedinde net 758 milyon, devlet iç borçlanma senedinde yine net 97 milyon dolarlık satış yaptılar. Çıkan para 855 milyon doları buldu.
Oysa geçen yıl aynı dönemde 6.6 milyar dolarlık, 2016’nın aynı döneminde 2.8 milyar dolarlık net giriş gerçekleşmişti.
2015’in ilk altı ayı ise 3.8 milyar dolarla son yıllarda en çok para çıkan dönem olarak kayıtlara geçti.
Bir eksiklik var da!
Yabancı yatırımcıların 24 Haziran öncesinde bir dizi kaygısı vardı. Biz de bu kaygıların üstüne benzin dökmekten geri durmadık. Birileri çıkıp Meclis çoğunluğunun başka partilerde olması durumunda seçimin tekrarlanabileceğini bile dile getiriyorken, Türkiye’ye para akacağı beklenemezdi. Ama bunlar geride kaldı. Biraz önce vurguladık, sandıktan piyasaların en çok isteyeceği sonuç çıktı.
Ama para yine gelmiyor, getirmiyorlar... “Biz bir yerde hata mı yapıyoruz” diye düşünmemiz gerekmiyor mu artık.
Faizse faiz... Gelirken kazanmaları için yüksek kursa yüksek kur... Öyleyse sorun nerede?
Gerçekçi olalım ve adını koyalım; yurtdışı yerleşikler Türkiye’de faizin de dövizin de hala oturmadığını düşünüyorlar.
Faiz daha da mı yükselecek?
Yabancı ya da yerli; elinde menkul kıymet olan biri için faizin artması değil düşmesi iyidir. Faizin düşmesi, o menkul kıymetin fiyatının artması anlamına gelir çünkü. Dolayısıyla faizin artması da eldeki menkul kıymetin fiyatının düşmesi anlamını taşır.
Şu durumda acaba yabancı yatırımcılar devlet iç borçlanma senetlerinin faizinin daha artacağını düşünüyor, umuyor ya da öngörüyor da o yüzden mi alım yapmaktan kaçınıyor?
Tüketici fiyatları yüzde 15’i aşmış ve yıl sonunda yüzde 20 dolayında gerçekleşecek gibi görünüyorken, üretici fiyatları zaten yüzde 20’nin üstünde seyrediyorken faizin daha da artacağını beklemenin doğrusu pek de yadırganacak bir yönü yok.