Yabancı satışları hız kesti, geri dönüş başlar mı?

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

Yabancı yatırımcıların özellikle devlet iç borçlanma senedindeki satışları son iki haftada belirgin olarak hız kesti. Bu durum, mevcut kur düzeyinin artık biraz kanıksandığını da gösteriyor olabilir; satış yapıp bu kur düzeyinden çıkmanın çok zarar edilmesine yol açtığını da, aynı şekilde bu kur düzeyinden girişin çok karlı bulunduğunu da...

Yabancılar 4 Kasım'dan 25 Kasım'a kadar olan üç hafta içinde toplamda tam 2 milyar 542 milyon dolarlık satış yapmışlardı. Satış, 25 Kasım-2 Aralık haftasında 133 milyon dolara, 2-9 Aralık haftasında ise 44 milyon dolara geriledi.

Yabancıların 2.5 milyar dolarlık çıkış gerçekleştirdikleri üç haftada dolar yüzde 9 gibi çok yüksek bir artış gösterdi. Doların artış hızı 25 Kasım'dan itibaren büyük ölçüde yavaşladı. 25 Kasım'dan 9 Aralık'a kadar olan dönemde dolardaki artış yalnızca yüzde 2.7 oldu.

Dolar her ne kadar dün itibariyle 3.52'leri görmüşse de bunun FED kararından kaynaklanan bir durum olduğu biliniyor. Doların bu hafta ortalamasının 3.49 dolayında oluşması ve geçen haftayla hemen hemen aynı düzeyde kalması bekleniyor.

Bu da, yabancı çıkışlarının bu hafta belirgin bir şekilde azaldığı, hatta net anlamda bir giriş olabileceği yorumlarını beraberinde getiriyor.

Yabancıların bir ay aradan sonra 2-9 Aralık haftasında hisse senedinde net 99 milyon dolarlık alım gerçekleştirmiş olmaları da geri dönüşün bir işareti olarak yorumlanıyor.

Geri dönüş başlasa iyi olur, çünkü...

Yabancı yatırımcılar altı haftadır net satıcı konumunda. Bu sürede hisse senedindeki net satış 444.4 dolar oldu. Devlet iç borçlanma senedindeki net satış ise 2 milyar 354.5 milyon doları buldu. Yani toplam satış 2.8 milyar dolara ulaştı.

Altı haftada bu düzeyde satış gerçekleştirilince yılbaşından 9 Aralık gününe kadar olan net alım da 1.4 milyar dolara indi. Yabancılar bu sürede 681 milyon dolarlık hisse senedi, 685 milyon dolarlık da devlet iç borçlanma senedi aldılar.

Doğrudan yatırımları öyle bir anda artırmak mümkün değil. Ekonominin çarklarının dönebilmesi için kaynağa, dövize ihtiyaç var. İşte o dövizin adresi de yabancıların alımları. Kaldı ki, Hazine'nin borçlanma ihtiyacını karşılayacak en önemli kaynak da yabancılar.

Döviz hesapları az da olsa azaldı

Vatandaşa yapılan "Dövizinizi bozdurun" çağrılarıyla kastedilen kuşkusuz bankalardaki döviz hesaplarının kapatılması ya da oradaki paranın çekilmesi değil. Bu çağrıyla yastık altı diye tabir edilen kayıt dışı dövizin bozdurulması ve ekonomiye kazandırılması amaçlanmıştı.

Bizde bazı eylemler çok tutmuş görünür. Daha doğrusu bu eylemler moda haline getirilir, hatta suyu da çıkarılır. Döviz bozdurma da biraz öyle oldu. Öyle ki, birileri çıktı, Merkez Bankası önünde, "Merkez Bankası döviz rezervini TL'ye çevirsin" diye eylem bile yaptı.

Vatandaşın ve kurumların ne miktarda dövizi TL'ye çevirdiğini bilemeyiz. Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın söylemlerinden TL'ye geçişin umulan ölçüde olmadığı sonucunu çıkarabiliriz. Çünkü Erdoğan, vatandaşın dövizini bozdurduğunu, ancak bunun daha çok olması gerektiğini söylemişti.

Bu arada bankalardaki döviz tevdiat hesaplarının seyri de önemli bir gösterge. Döviz arttığı halde vatandaşın döviz hesaplarında kayda değer bir değişim yok. Hatta 11 Kasım'dan 2 Aralık'a kadar az da olsa bir artış vardı. Geçen hafta ise toplam döviz hesapları 724 milyon dolar azaldı. Bu azalmada, söz konusu hafta içinde doların euroya karşı değer kazanmasının da bir ölçüde etken olduğunu unutmamak gerekir.

İşsizlikte bir iyi, bir kötü haber

Eylül ayındaki işsizlik oranı yüzde 11.3 olarak gerçekleşti. İyi haber, işsizlik oranının bir önceki aya göre değişmemesi. Mayıstan bu yana artış eğilimi içinde olan işsizlik oranının sabit kalması görece iyi sayılabilecek bir haber.

Kötü haber ise eylüldeki yüzde 11.3'lük işsizlik oranının şimdiye kadar eylül ayları itibariyle oluşmuş ikinci en yüksek oran olması. Daha önce 2009'un eylül ayında yüzde 12.5'lik bir gerçekleşme olmuş, bir daha da yüzde 11 bile aşılmamıştı. Dolayısıyla bu yılın yüzde 11.3'ü, ikinci en yüksek eylül oranına işaret ediyor. İşte bu da kötü haber.

Kaldı ki 2009 küresel kriz yaşanan bir yıldı ve o yılın tümünde işsizlik çok yüksek seyretmişti. 2009'un şubat ve mart aylarında işsizlik yüzde 15'e yaklaşmış, zaten yıllık oran da yüzde 13.1 olmuştu.

Bu yılın işsizlik oranını aslında 2009 ile kıyaslamak pek doğru değil. Kıyaslamayı "normal" yıllar sayabileceğimiz 2009 dışındaki yıllarla yapmak durumundayız.

Böyle bir kıyaslama için 2007- 2015 dönemini 2009 hariç tutarak değerlendirmemiz gerekiyor. 2007-2015 döneminde eylül aylarının ortalama işsizlik oranı, 2009 hariç olmak üzere, yüzde 9.5 olarak gerçekleşti. Bu yıla bakıyoruz, ortalamanın çok çok üstünde, yüzde 11.3'lük bir işsizlik söz konusu.

Çok açık görülüyor ki genel eğilimin çok dışına çıkan bir gidişat var. Bu gidişat, 2016 yılını orta vadeli programda öngördüğümüz yüzde 10.5 düzeyinde kapatma şansımızın da çok azaldığını gösteriyor. Zaten ilk dokuz ayın ortalaması yüzde 10.5'i bulmuş durumda. Biliniyor ki, yılın son aylarına doğru işsizlik daha da artar. Bu yüzden yıl ortalamasının yüzde 11'i bulması şaşırtıcı olmayacak.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar