Yabancı ne geliyor ne gidiyor
Öyle bir ekonomik ortam oluştu ki, yurtdışı yerleşikler de ne yapacağını adeta şaşırdı. Zaten bu şaşkınlık verilere de yansıyor.
Merkez Bankası’nın dün açıkladığı geçen haftaya (4-11 Mayıs) ait veriler yurtdışı yerleşiklerin kararsızlığını somut biçimde ortaya koyuyor. Yabancı yatırımcılar biraz geliyor, biraz gidiyor; ama sonuçta ciddi bir döviz girişi söz konusu olmuyor.
Yabancılar 4-11 Mayıs haftasında hisse senedi ve devlet iç borçlanma senedinde (DİBS) net satıcı konumdaydılar. Yabancı yatırımcılar geçen hafta 29 milyon dolarlık hisse senedi alırken 231 milyon dolarlık satış gerçekleştirdiler. Böylece haftalık net çıkış 202 milyon dolar oldu.
Dört buçuk ayda 240 milyon
Yurtdışı yerleşikler yılbaşından 11 Mayıs’a kadar olan yaklaşık dört buçuk aylık dönemde hisse senedinde 832 milyon dolarlık satış yapıp 1 milyar 72 milyon dolarlık devlet iç borçlanma senedi aldılar. Buna göre söz konusu süredeki net alım yalnızca ve yalnızca 240 milyon dolar oldu.
Bu tutar, Türkiye’nin deyim yerindeyse dişinin kovuğuna bile yetmez. Yetmediği de bir anlamda döviz kurunun fırlamasıyla kendini gösteriyor zaten.
Sıcak para diye eleştirmek başka bir boyut ama Türkiye’nin bu şekilde gelen paraya ihtiyacı olduğu da ortada. İşte bu kanaldan para gelmeyince, arzı azalan döviz, başka etkenlerle de beslenince birden şaha kalkıyor, pahalanıyor.
Bu koşullar bile cezbetmiyor
Aslında yurtdışı yerleşiklerin Türkiye’de özellikle devlet iç borçlanma senedi almaları için herhalde bundan iyi koşullar bulmak pek mümkün olmaz.
Hani “alırken kazanmak” durumu var ya, yabancılar için de hem gelirken, hem alırken kazanmak gibi bir olanak var.
Yabancılar gelirken kazanabilirler; çünkü TL tarihinin en zayıf döneminde. Düşünün, bir yabancı yatırımcı şubat sonunda bin dolar getirse eline yaklaşık 3 bin 800 lira geçecek ve o parayı iç borçlanma senetlerine yatıracaktı. Üstelik o zaman faiz düşüktü, yani borçlanma kağıtları bugünkünden pahalıydı.
Oysa aynı yatırımcı şimdi bin dolar getirdiği takdirde eline geçecek para 4 bin 450 lira dolayında. Ve üstelik faiz yüksek, bir başka ifadeyle kağıt fiyatları düşük.
Peki beklenti ne?
Yabancı yatırımcı gelirken de, alırken de kazanabileceği bir ortam olduğu halde Türkiye’den uzak durmayı tercih ediyorsa bunun altında yatan nedeni iyi okumamız, en azından okumaya çalışmamız gerekiyor.
Şu anki ekonomik koşullar çok uygun göründüğü halde yabancı yatırımcı yine de Türkiye’den uzak durmayı tercih ediyorsa bunun en başta gelen nedeni ekonomik olmaktan çok siyasidir. Bu kur düzeyinden TL’ye dönmeyi, bu faiz düzeyinden düşük fiyata devlet iç borçlanma senedi almayı hangi yabancı istemez. Ama istemiyorlar işte. Ve sonuçta gelmiyorlar. Dört buçuk ayda alınan net 1.1 milyar dolarlık devlet iç borçlanma senedi bizi yanıltmasın, bu geçmiş yıllarla kıyaslanmayacak kadar az bir tutara işaret ediyor.
Demek ki bir sıkıntı var; yabancı yatırımcı Türkiye’den uzak durmayı tercih ediyor. Biz bugünkü kur düzeyini yüksek buluyoruz ama onlar belki de önümüzdeki dönemde artışın daha da belirginleşeceğini, faizin daha da yükseleceğini ve borçlanma senetlerinin fiyatının daha da düşeceğini tahmin ediyorlar. Ya da bilmediğimiz başka kaygılar taşıyorlar.
Yoksa bugünkü kur ve devlet iç borçlanma senedi faizi, yani düşük fiyat, yabancı için hiç olmadığı kadar cazip. Ama olmuyor, yabancı Türkiye’yi tercih etmiyor.
Durup uzun uzadıya düşünelim; niye!