Yabancı döviz getirmiyor, götürüyor
Ödemeler dengesinin mayıs, ocak-mayıs ve mayıs itibarıyla yıllık verilerine baktığımızda döviz girişinde ciddi sıkıntılar olduğunu görüyoruz.
Birkaç örnek aktaralım. Geçen yılın mayıs ayında doğrudan yatırımlar, portföy yatırımları ve diğer yatırımlar kalemlerindeki net döviz girişi 6.4 milyar dolar düzeyindeyken, bu yıl giriş olmadığı gibi 331 milyon dolar da çıkış var.
İlk beş ay ve son bir yılın verileri de para girişine ilişkin kalemler arasında önemli kaymalar olduğunu ve borçlanarak kaynak yarattığımızı ortaya koyuyor.
Geçen yıl beş ayda portföy girişi yoluyla 13 milyar dolar elde etmişiz, bu yılki tutar yalnızca 1 milyar dolar.
Son bir yılda doğrudan yatırım girişi 6.5 milyar dolar olmuş, önceki bir yılda 11 milyar dolar.
Buna karşılık son bir yıldaki borçlanma 20 milyar dolar, önceki bir yılda yaklaşık 3 milyar dolar.
Son bir yılda doğrudan yatırımlarla borçlanmayla elde edilen kaynaklar adeta yer değiştirmiş. Bu hiç hayra alamet bir gelişme değil.
Sıkıntılı bir dönemdeyiz. Üstelik bu veriler ilk beş aya ait. Biliyoruz ki mayıstan sonraki dönemde sorunlar biraz daha büyüdü. İçinde bulunduğumuz günlerde döviz kurlarında yaşanan hareket, önümüzdeki dönemin verilerinin nasıl oluşacağına ilişkin bir öncü gösterge niteliğinde. Bu göstergeler de ne yazık ki pek hoş şeyler söylemiyor bize.
Yıllık cari açıkta tam bir çanak eğrisi oluştu
Yıl 2014, mart ayı. Cari işlemler dengesi son bir yılda 58.4 milyar dolar açık verdi.
Yıllıklandırılmış açık bu tarihten sonra hızla gerilemeye başladı ve açık yaklaşık iki yıl sonra 2016'nın mayıs ayında 27.7 milyar dolara indi.
Cari açığı oraya indirdik, ama o düzeylerde tutamadık. Açık 2016'nın ortasından itibaren yeniden artmaya başladı. Aradan yine iki yıllık bir zaman geçti ve geldik bu yılın mayıs ayına. Merkez Bankası'nın dün açıkladığı verilere göre yıllıklandırılmış cari açık 57.6 milyar dolar düzeyine yükseldi.
Yani bir anlamda dört yıl önceki düzeye geri dönmüş durumdayız. Ya da başka bir ifadeyle dört yılda bir arpa boyu bile yol gidememiş durumda...
Yıllık cari açık dört yıl önce 58.4 milyar dolardı, şimdi 57.6 milyar dolar. Hani açık hep 50 milyarlar dolayında seyretmiş olsa... Bir ara açığı yarı yarıya azaltmış ve 30 milyar doların altına çekmişiz; ama daha sonra yeniden artmasını önleyememişiz.
Bir yerde hata olmalı... Türkiye ekonomisi yüksek düzeyde cari açık üretmeye başladığına göre bir yerde hata var demektir, bazı şeyler yanlış yapılıyor demektir.
Üstelik şimdi dış kaynak bulmakta da çok zorlandığımız bir dönem. Belki bir süre sonra içinde bulunduğumuz koşulları bile arar hale geleceğiz.
Tüm dünyada paranın giderek pahalandığı, kaynakların bizim gibi gelişmekte olan ülkelerden çekildiği bir sürece girmek üzereyiz. Bu süreç tüm etkisini hissettirdiğinde belki bizi daha zor günler bekliyor olacak.
Ekonomide bir şekilde frene basılmadığı takdirde dış kaynak ihtiyacı şimdiki gibi devam edecek. Bu ihtiyaç artmayacak belki ama, bir azalma da olmayacak. İhtiyacın bu düzeyde devam etmesi bile döviz kurları üstündeki baskıyı artıracak.
Kur artışı zaten başladı
Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçilmesi ve Merkez Bankası'nın zaten çok bağımsız yürütemediği faaliyetlerinde artık tümüyle bağımlı hale geleceği algısının oluşması döviz kurunda şimdiden belirgin bir artışa yol açmış durumda.
Şimdi bütün gözler 24 Temmuz'daki Para Politikası Kurulu toplantısına çevrildi. Merkez Bankası o toplantıda nasıl bir karar alacak, merak ediliyor.
Türkiye'de önümüzdeki dönemde menkul kıymet fiyatlarının gerileyeceği düşüncesinin oluşmasıyla özellikle banka hisse senetlerinde başlayan ve genele yayılma eğilimi göstermesi muhtemel olan yabancı satışları da bir süre sonra kurun daha da yukarı gitmesine yol açabilecek.