Yabancı dil öğretmenin en kolay yolunu Hırvatlar bulmuş!

Suat TAŞPINAR
Suat TAŞPINAR AVRUPA'NIN DOĞUSU [email protected]

Herkes İngilizce konuşuyor... Pazarda domates satan adam “çat-pat”, kafedeki garson ya da taksi şoförü “çatır çatır”, devlet dairesinde yabancılarla muhatap olan sıradan bir memur “ileri düzeyde”...

Hollanda ya da İsveç’te olsa şaşmazsınız. Halbuki burası kişi başına milli gelirin 40-50 bin dolarlarda olduğu “müreffeh” Batı Avrupa ülkelerinden biri değil. Türkiye’den ancak üç-beş basamak yukarıda bir memleket. Avrupa Birliği’nde ekonomisi en kötü ülkeler arasında. Aylık ortalama gelir 700 euro. İşsizlik yüzde 15’i geçmiş. Yugoslavya yıllarının dumanı henüz yeni yeni dağılmış.

Geçenlerde Zagreb yakınında, dağ başında bir restoran ararken navigasyon “Benden paso!” deyince, yol soracak birini bulmak için kenara çektim. PVC pencere yüklü bir kamyonet durdu. Kavruk suratlı gariban şoför dostça selam verdi Hırvatça. İçimden, “Galiba koca Hırvatistan’da İngilizce bilmeyen tek adam bana denk geldi” diye hayıflanarak mecburen yanına gittim. Umudum yoktu. Laf olsun diye “İngilizce biliyor musunuz?” diye sordum. “Biraz” dedi adam. Restoranın adını söyledim. O andan itibaren beni dumura uğratan süreç başladı:

İşçi tulumunda yağ pas içinde sigarasını tüttüren o “gariban” adam, sular seller gibi bir İngilizce ile yol tarifine başladı. Öyle ki hızına ayak uydurabilmek için bir kaç kez sözünü kestim!

Zamanla bu yanılgılar-deneyimler Hırvatistan’da hayatımızın bir parçası olmaya başladı. Pazarda benim ismini hatırlayamadığım-bilmediğim sebze-meyvelerin İngilizcesini satıcılardan öğrenir oldum. Devlet sigorta kurumunda boyası badanası dökülen binalarda çalışan memurların en çetin hukuki meseleleri İngilizce rahatlıkla anlatabilen hallerine gıpta ettim. “Zaten Hırvatça Rusçaya çok yakın, tez zamanda öğrenirim” diye düşünürken, herkesin İngilizce konuşuyor olmasının rahatlığıyla gevşedim.

Türkiye’de ilköğretimde yıllarca yabancı dil eğitimi verilen insanlar neden iki cümle konuşamaz? Bunca yıldır bu eğitim sistemiyle arpa boyu yol alınamamışken neden yanlışta ısrar edilir? Artık turizmden harbi ekmek-pasta yiyen Türkiye’de “dilsizlik” meselesi neden “kader” gibi kabullenilip sümen altına atılır?

Yıllar önce Paris’te bir restoranda garson “Başka dil bilmem” diye diretince, sipariş vermek için, yaradana sığınıp Fransızcamı “konuşturmaya” karar vermiştim. E, ne de olsa altı yıl devlet okullarında haftada birkaç saat Fransızca dersi görmüştüm. Epeyce bir süre beyhude çabayla kan ter içinde kalmamı kıs kıs gülerek seyreden eşim, sonunda dayanamayıp müdahale etmişti: “Yahu adam ‘Burası et lokantası’ diyor, sen hala ‘Balıklardan ne var?’ diye ısrar ediyorsun!”

İngilizce bilenin değil bilmeyenin mumla arandığı Hırvatistan’ın bu mütevazı haliyle bu büyük meseleyi nasıl hallettiğini aklım almıyordu. Sonunda bir taksi şoförüne bu işin hikmetini sordum.

“Çok basit” dedi, “Biz 4 milyon nüfuslu küçük bir ülkeyiz. Okullarda temel eğitim iyidir. Ama daha önemlisi, dublaja harcayacak paramız yok! O yüzden bizde çizgi filmlerden Holywood filmlerine kadar her şey, ben kendimi bildim bileli hep orijinal dilinde yayınlanır, Hırvatça altyazısı olur, mevburen bebeklikten beri sürekli İngilizce dinleyerek büyürüz. Bu yüzden de herkes biraz İngilizce konuşur.”

Son yıllarda Türk dizileri Hırvatistan’ı fethetmiş durumda. Hangi kanalı açsanız bir Türk dizisi var. Üstelik hepsi Türkçe; Hırvatça altyazılı. Demem o ki, beş-on seneye kalmaz Hırvatistan’da İngilizceden sonra en yaygın yabancı dil Türkçe olursa hiç şaşmayacağım!

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar