Yabancı dil bilmek ihracatçı olmaya yeter mi?
Geçtiğimiz günlerde yaptığımız bir sohbette işin sahibi olan kişi, ihracat çalışmalarının pek de başarılı olamadığından söz ederek, başarı için gerekli olanlardan neleri eksik yaptıklarının arayışı içerisinde olduklarını söylemişti. İletişim konusunu nasıl hallettiklerini sorduğumuzda da üniversitede okuyan çocuğunun yabancı dil bilgisi sayesinde yaptıklarını anlatmıştı. Bu da bana birkaç yıl önce, dış ticaret yapılanması konusunda birlikte çalıştığımız bir KOBİ sahibi dostumuzun, bana işin başında söylediklerini ve yaptığı yorumları hatırlattı.
İşletmenin analizini yapmadan önce, dış ticaret konusunda yapılanmak için gerekli olanları tartışıp konuştuğumuzda, yabancı dil bilen eleman gereksiniminin çok önemli olmadığını zira kendisinin belli bir seviyede yabancı dil bildiğini belirtmişti. İşletme analizini yapmak için uyguladığımız yazılımlar, Birleşmiş Milletler Uluslararası Ticaret Merkezi (ITC) kaynaklı olduğundan, maalesef mevcutta Türkçe versiyonları yoktu. Kullandığımız İngilizce sürümlerin çıktılarını alarak kendileri ile paylaştığımızda, biraz üzücü de olsa gerçek resmi gördük. Yazılımın sonuçlarını yorumlamak için gerekli olan bilginin varlığını beklemesek de yorumun temel kavramlarını anlamalarını beklerdik. Ancak, ara sıra da olsa gelen misafirlerle kurulmaya çalışılan iletişimde yeterli olabildiği sanılan yabancı dil bilgisinin, ciddi bir metinle karşılaşıldığında ne kadar yetersiz ve akıl karıştırıcı olduğu görülünce ortaya çıkan durum biraz şaşırtıcı olmuştu. Bunun üzerine dış ticaret için gerekli olan bilginin eksikliğini de eklerseniz, sonuçta ortaya çıkan tedirginliği tahmin edeceksiniz.
Bu işletmeye, yabancı dil seviyesi düzgün ve dış ticaret bilgisi tam olmasa da temeli olan bir eleman alınması sağlandı, gereken altyapının oluşturulması için uygulamalı eğitimler verildi, belirlenmiş bir vadeye yayılan bir iş planı hazırlandı ve bir iki yıl içerisinde elde edilen sonuçlar gerçekten de olumlu oldu.
Öte yandan başka bir işletmede karşılaştığımız bir olay ise bunun tam tersi idi. İşletmede bir yabancı dili iyi seviyede bilen bir eleman vardı. Biraz da ithalat konusunda bilgi sahibiydi. Onlara da gereken organizasyon yapılanması ve teknik bilgi konusunda gereken aktarımların yapılmasına karşın ihracatta bir sonuç alınamadı.
Gelelim olayların arkasındaki gerçeklere.
İlk örneğimizdeki hata, taşıma suyla değirmen çalıştırmak ki bunun sonuç vermeyeceğini atasözümüz vurguluyor. Masraf olmasın diye eleman istihdam etmeyip veya mevcut elemanlardan birini bu işe görevlendirmeyip, zamanı kısıtlı çocuğunuzun yine kısıtlı yabancı dil ve dış ticaret bilgisi ile iş yapmaya çalışmak elbette sonuç verecektir amma olumsuz sonuç gelecektir.
İkinci örneğimizdeki hata, kendine aşırı güvenmek ve çalıştırılacak elemana verilecek bilgiler ve oluşacak tecrübenin, bir süre sonra elden kaçabileceğini düşünmek. Doğrudur kaçabilir amma ne zaman kaçar? Biz bu elemana hak ettiğini vermediğimiz zaman kaçar.
Üçüncü örnekteki hata ise ihracatın farklı bir iş olduğunun kabul edilmemesi ve işin ucundan tutulması. İhracat, ciddi olarak ele alınması ve çabalarının uzun bir zaman sürdürülmesi gereken bir iştir. Gel geç hevesle, iç piyasanın koltuk değneği olarak düşünülmemesi şarttır. Şimdi bu arkadaşlarımız 15 ülkeye ihracat yapıyorlar. Çünkü ihracatı ciddiyetle ele alarak, öngörülen iş planlarını gözden geçirerek uygulamaya başladılar.
Sözün özüne gelecek olursak, ne kendimize aşırı güvenelim, ne taşıma suyla değirmen çevirmeye kalkalım, ne de herhangi bir işin ucundan tutarak yapılabileceğini düşünelim. Yabancı dil bilgisi, dış ticaret yapabilmek için her ne kadar şart olsa da gereken teknik altyapının yanı sıra ve her şeyden önce gelen konu, işletmelerin bu işi ciddiyetle yönetilmesi gereken ayrı bir iş olarak düşünmelerinin gerektiğidir.