Ya sonrası...

UZMAN GÖRÜŞÜ
UZMAN GÖRÜŞÜ [email protected]

 

 

CAN ALAGÖZ /  Finansinvest
 
Almanya Anayasa Mahkemesi'nin bölgenin kalıcı kurtarma fonuna şartlı da olsa yeşil ışık yakmasıyla Avrupa Merkez Bankası'nın (ECB) kurtarma fonları ile koordineli bir şekilde tahvil alımının önünde ciddi bir engel kalmadı. Artık ülkelerin başvurusuyla bölgenin kurtarma duvarının aktive olacağının verdiği rahatlık ise piyasalarda tedirginliği azaltıyor. Ancak piyasalarda son gelişmelerle oluşan iyimserlik, Euro Bölgesi'ne ilişkin risklerin ortadan kalktığı anlamına gelmiyor.
 
ECB hali hazırda 3 trilyon euro'ya yakın bir bilançoya sahip. Bu rakamın tüm Euro Bölgesi GSYH'ye oranı ise %33 seviyesinde. ABD'ye baktığımızda ise bu oranın %19 seviyelerinde olduğunu görüyoruz. ECB'nin bu portföyü sınırsız olarak büyütebilme taahhüdünü vermesi içinde bulunduğumuz ortamda Euro Bölgesi endişelerinin ateşini düşürmüş gibi görünse de uzun vadeli olarak bu durum ECB'nin kredibilitesini riske sokabilir.
 
Şimdilik baz senaryo İspanya'nın bu yeni programın ilk aktörü olacağı yönünde. ECB'nin alım yapabileceği İspanyol 1 ila 3 yıl arası vadeli tahvil pazarının yaklaşık 40 milyar euro'luk kısmı yabancı yatırımcıların elinde. Yani bugünkü koşullarda İspanya'nın yardım başvurusunda bulunması durumunda ECB'nin  alması gerekebilecek  tahvillerin maksimum tutarı yaklaşık 40 milyar euro'ya denk geliyor. Ülkenin gelecek dönemdeki bütçe hedefi doğrultusunda borçlandığını varsayarsak da ECB'nin 11 ila 13 milyar euro daha ekstradan tahvil alma olasılığı yüksek. Bu rakamları ECB'nin şu andaki bilanço büyüklüğü ile kıyasladığımızda ise İspanyol tahvil alımlarının etkisinin sınırlı olacağını söyleyebiliriz.
 
Diğer bir senaryo olarak İspanya'nın ardından İtalya'nın da yardım talebinde bulunması durumunda işler biraz daha bulanıklaşabilir. İtalyan 1 ila 3 yıl vadeli tahvil pazarının büyüklüğü 309 milyar euro seviyesinde. Bu miktara denk gelen tahvillerin yaklaşık 109 milyar euro'su yabancılar tarafından tutuluyor. Ancak İtalya'nın önümüzdeki üç yıl için yaklaşık 550 milyar euro'luk borçlanma gerçekleştirmesi gerektiğini göz önünde bulundurduğumuzda ECB'nin yeni stratejisinin piyasalardaki finansal stresi pek de durdurabilecek kapasitede olmadığı görülüyor.
 
Ekonomik daralmanın devam ettiği Euro Bölgesi'nde hala atılan adımların ekonomik alt yapıları güçlendirici reformlardan ziyade finansal istikrara odaklanması bölgedeki kriz riskini rafa kaldırmak için erken olduğunu gözler önüne seriyor. Ayrıca ECB'nin kendi bilançosunu şişirerek kredibilitesini risk altına sokması ise bölgede sağlanabilecek finansal istikrarının ne kadar kalıcı olabileceğine dair soru işaretlerine neden oluyor.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar
Euro nereye koşuyor? 03 Ağustos 2017