Ya sonra?
Murat Berk / Yapı Kredi Yatırım
Ortadoğu'da yaşananları, sadece bir demokrasi mücadelesi olarak görmenin ne kadar doğru olduğundan emin değiliz. Takip edebildiğimiz kadarıyla, Tunus'ta başlayan, Mısır'da da değişime sebep olan, Yemen, Cezayir gibi ülkeleri de etkisi altına almaya başlayan dalganın ardında özellikle hayat pahalılığı ve işsizlik yatıyor. Uzun zamandır bahsetmeye çalıştığımız gibi bunun arkasındaki temel nedenlerin başında emtia ve özellikle de gıda fiyatlarındaki ciddi artışlar olduğunu düşünüyoruz.
Örneğin Cezayir'deki bazı gazetelere göre aylardır ülkenin çeşitli yerlerinde süren protestolar fazla dikkat çekmiyordu. Özellikle şeker ve un fiyatlarındaki önemli artışlardan sonra bu gösterilerin ciddi şekilde arttığı ve yayıldığı gözlemlenmiş.
Daha önce de bahsettiğimiz gibi, tarihteki örnekler emtia ve gıda fiyatlarındaki artışların ciddi sosyo-ekonomik sonuçlara yol açabileceğini defalarca gösterdi. Hatırlanacağı gibi en son 2008'de enerji ve gıda fiyatlarında yaşanan ciddi artışlar, birçok ülkede toplumsal olaylara, yol açmıştı. O yıl küresel mali ve ekonomik krizin, emtia fiyatlarında ciddi bir çöküşü (özellikle de en fazla artmış olan emtialardan biri olan petrol fiyatlarında) beraberinde getirdiğini hatırlamalıyız. Kendi sonunu da hazırlayan bu dinamikler, milyonlarca insanın hayatında olumsuz etkiler de yaratmıştı.
Kriz sayesinde emtia (gıda) fiyatları da ani artışlardan önceki noktaya döndüler. 2008 emtia fiyatları "şoku" esasında önemli bir uyarıydı. Bu durum gerçek arz sıkıntısı, parasal politikalar, siyasi seçenekler ve mali sermayenin spekülatif hareketlerinin nasıl bir araya gelip "kusursuz fırtına" yaratma potansiyeline sahip olduğunu bir kez daha gösterdi. Maalesef son artışlara bir de tarım açısından bazı bölgelerde kuraklık, kimi bölgelerde ise aşırı yağış gibi doğal koşullar da eklendi.
Tarih her zaman tekerrür etmiyor. Uzak ve yakın tarihteki bazı örneklerden ekonomik, siyasi varsayımların ve bu varsayımlar ile oluşturulan çerçevelerin kırılmaya başlayabileceğini düşündürüyor.
Örneğin, "nispeten ucuz" enerji fiyatlarına dayanan sanayi, ulaşım ve ticaret modelleri, yukarda bahsettiğimiz ve mümkün olan ortamda ne kadar anlamlı hale geliyor, düşünmek gerekiyor. Tarımda kullanılan suyun bazı ülkelerde (örneğin Çin) artık sürdürülemez kaynaklardan geliyor olması ülkeler ve şirketler üzerinde nasıl sonuçlar yatabilir? Hindistan'daki gibi yumuşak (örneğin soğan ihracatının yasaklanması) veya Sri Lanka'daki nispeten sert önlemler (toptancılardan ucuza alıp halka "piyasa fiyatının" altında dağıtarak toplumsal gerginlikleri yumuşatmaya çalışmaları) gibi yayılabilir mi? Çin gibi kimi devletler, neden Afrika da toprak alımını arttırıyor? İlerde doğal kaynaklar edinme rekabeti yeni savaşlara yol açar mı? Sürecin daha başında mıyız yoksa sonunda mıyız?
Bu hayati önemdeki konuların maalesef yeterince derinlemesine analiz edilmediğini düşünüyoruz. Daha uzun dönemli olarak emtia fiyatlarının birçok temel sebep yüzünden daha yüksek fiyatlarda dengelenme ihtimalinin, şirket ve ülke stratejilerinde ne kadar hesaba katıldığından da emin değiliz. Ayrıca oluşan yeni dinamiklerin şu an pek hesaba katılmayan yeni jeopolitik fırsat ve riskleri gündeme getirebileceğini düşünüyoruz.
Dinamiklerin şirket ve ülke stratejilerinde yeterince hesaba katılmıyor olma sebepleri arasında, kısa vadeye odaklanma, kısa vadeden sorumlu sayma veya tutulma davranışının olduğunu öngörüyoruz. Ayrıca, sürüden ayrılmanın kişiler için ciddi kariyer riskleri içerebildiğini biliyoruz.
Sadece kısa vadeli ve olası olduğunu düşündüğümüz senaryolara odaklanmanın ne kadar bilimsel gözükürse gözüksün, tahmin edilenden çok daha riskli olduğunu düşünüyoruz. Ajda Pekkan'ın Ya Sonra şarkısında da bahsettiği gibi :"Acımadan geçer yıllar... Yola çıkar pişmanlıklar."
Umarız bu hayati önemdeki konulara gösterilen ilgisizlik ve kısa vadeye odaklanma anlayışı ileride ciddi pişmanlıklara yol açmaz.