Ya sabır!
Kritik bir hafta daha geldi çattı. Merkez Bankası faizi artıracak mı, artırırsa ne kadar artıracak? Aslında kararlılığı ve gücü sorgulanan yeni ekonomi yönetimiyle yeni istikameti de görmüş olduk. İstikamet değişti ancak adımlar ‘yavaş’ bulunuyor. Soruluyor, ‘bebek adımları’ ile kronik ve büyük sorunlarla dolu bu uzun yol nasıl yürünecek?
Biz yine iyimser, rol ve beklentilere uygun bakmaya çalışalım. Merkez Bankası sınırlı bir faiz artışı yapar, yeni istikametin sürekliliğine ilişkin beklentileri pekiştirmeye çalışır. Yani belirlediği yeni yönde bir adım daha atar, sonuçlarını tartar, ona göre yapacaklarına karar verir.
Peki, sınırlı faiz artışı sonrasında kurlar geçen ayki gibi yükselir mi, yoksa kur artışını önleyecek faiz çapası tutar mı? Bu haftanın kritik gelişmesi, faizdeki olası hareketten sonra dövizin vereceği tepkide saklı olacak. Diyelim ki olmadı, dolar için 30’a doğru hareket sürerse, bu kez beklenti ağustos toplantısına kalacak…
Son faiz artırımının ardından gelen en olumlu tepki, rezervin tekrar birikmeye başlaması oldu. Her zaman olumlu olan yaz konjonktürünün de etkisiyle, sınırlı bir faiz artışı olsa bile bu eğilim sürer, görünüm ve beklentiler yavaş yavaş düzelmeye başlar.
İthalatın da pahalanmasıyla cari açık da düşmeye başlar. İyi güzel de bir yandan dış borç ödenecek, bir yandan ithalat finanse edilecekse yeni yeni dış kaynaklar bulmak, tekrar eskisi gibi ‘borçlanabilmek’ zorundayız.
Bu hafta Suudi Arabistan, BAE ve Katar’da karşılıklı ticaret ve ekonomik işbirliğinin geliştirilmesine yönelik görüşmeler olacak. 200’den fazla işadamının katılacağı görüşmeler özellikle ihracatın artırılması bakımından önemli. Kuşkusuz arayışlar dış kaynak teminini de içeriyor.
Bu kapsamda kaynak girişini de sağlayacak yeni ortaklıklar, yeni yatırımlar da bekleniyor. Batı’dan kaynak girişi sağlanmadan bu ekonomiyi çevirmenin mümkün olamayacağını AB ile ilişkilerin canlandırılması isteklerinin dile getirilmesi de gösteriyor. Bakan Mehmet Şimşek, Maastrciht kriterlerine uyumdan söz ederek bu isteği ete kemiğe büründürmek istiyor.
Yine de AB ile ilişkilerin ‘ha deyince’ düzelmesini beklemek, ayrıca hemen para geleceğini de ummak gerçeklerle bağdaşmıyor. Aynı şekilde yine Mehmet Şimşek’in Uluslararası Mali Eylem Görev Gücü’nün Türkiye’yi ‘gri liste’den çıkarılması için 7 şartının 5’inin yerine getirildiğini, kalan iki şartın da yerine getirilmesi için ilgili bakanlıklar ve kurumların toplandığını açıklaması Batı’dan kaynak sağlama çabasının ürünü.
Başarılırsa sermaye akışının azalması, dışarıdan alınan kredilerdeki maliyet artışı da önlenmiş olacak. Çünkü gri listeye alınan ülkeler dış yatırım çekme sürecinde zorluklarla karşılaşırken, dış ticaret yapan şirketler de yaptırımlar ve ek yükümlülüklerle karşılaşıyor, finans sektörü ve reel sektör açısından likidite sorunları ortaya çıkıyor. İçerde de durum farklı değil. Yeni vergiler, gelir artırmaya yönelik önlemler bütçedeki kanamayı durdurmak için yapıldı.
Ancak haziran rakamları da gösteriyor ki yara büyük. İthalat hız keserse vergi gelirleri de hız kesecek. Deprem, EYT, artıştaki enflasyonun tetiklediği diğer beklentiler harcamaların potansiyel uyarıcıları. Üretim rakamları da göründüğü kadarıyla yerinde sayıyor. İç ve dış dengeyi sağlamak için alınan son önlemlerin etkisiyle, enflasyona sıra daha sonra gelecek.
Cari dengeyi kalıcı olarak düzeltmek için verimlilik çok daha uzun vadeli bir hedef, yapısalların devreye sokulması da. Bizim kuşak farklısına pek alışık değil; öncelikle günü kurtarıyor, sonra yeni bir siyasi yol ayrımını hesaba katarak daha dikkatli adımlar atıyor, hedefle aramızdaki mesafeyi açıyoruz. Ne yapacağız? Rasyonel zemin arayışı bile umut beslemek için bir teselli olmalı. Bir günde bu hale gelmediysek, bir günde de düzelemeyeceğiz.