Ya kripto varlıklarım çalınırsa?
”Olamaz mı? Olabilir!” Yazıma Bülent Ortaçgil’in en sevdiğim şarkısı olan “Eylül Akşamı”nın, bana göre en anlamlı sözleriyle başlamak istedim.
Her ne kadar net bir sayı vermek mümkün değilse de yapılan farklı araştırmalarda görüyoruz ki, ülkemizde kripto paralar ve dijital varlıklara ilgi oldukça yüksek. 2022 yılı sonunda yapılan bir araştırmaya göre, dünya üzerindeki 16-64 yaşları arasında herhangi bir kripto paraya sahip kullanıcıların oranını gösteren grafikte, Türkiye ilk sırada yer aldı. Bunu destekleyecek şekilde Google aramalarında yapılan bir analize göre, kripto varlıklarla ilgili arama sayıları ve nüfus sayısındaki ilişkiye göre, ülkemiz Avrupa Kripto Endeksi’nde 4’üncü sırada yer alıyor. Araştırma sonuçlarına göre, 2022 itibarıyla kripto parayla işlem yapanların sayısının 8 milyonun üzerinde tahmin ediliyordu. Kripto borsalarındaki hareketlilik sebebiyle buradaki sayının hızla artacağını söylemek yanlış olmaz.
Ülkemizde regülasyona tabi hisse senedi, bono/tahvil, yatırım fonu gibi enstrümanlara yatırım yaptığınızda, bu konuda yasal düzenleyiciler tarafından yetkilendirilmiş ve sürekli denetlenen kurumlarda, merkezi otoritelerin kaydi saklama ve kontrol hizmetleri ile varlık fiyatlarından bağımsız olarak tamamen güvenli bir ortamda bulunuyorsunuz.
Kripto varlıklarda ise durum elbette daha farklı. Hesap açılış, para veya önceden sahip olunan varlıkların aktarımından sonra en önemli konu varlıkların saklanması. Kripto dünyanın size sunduğu en güzel olanaklardan biri ise varlıklarınızı işlem platformlarından kendi cüzdanlarınıza aktarabiliyor olmanız. Bu cüzdanlar USB ile çalışan çevrimdışı bir “soğuk cüzdan” donanımı da olabilir, MetaMask gibi çevrimiçi bir “sıcak cüzdan” da olabilir. Şu bir gerçek ki, merkeziyetsiz saklama olarak tanımladığımız bu her iki durumda da siber tehdit altındayız.
Peki ya kripto varlıklarım çalınırsa, ne yapacağım?
Merkeziyetsiz dünyanın en büyük avantajlarından biri de şayet elinizde tüm blok zincir ağlarını tarayacak ve verileri analiz ederek, işlemlerin izini sürebilecek teknolojiniz varsa çalınan varlıkları getirmek mümkün olabilir. Bu konuda ülkemizde faaliyet gösteren ve teknolojisini kendileri geliştirmiş DEFY isimli startup’ın CEO’su ve Kurucu Ortağı Suat Özkan’la yaptığım sohbette yakın zamandaki bir deneyimini paylaştı:
“3 milyon dolarlık Ethereum’un cüzdandan izinsiz çekilmesi üzerine, bir hukuk firmasından bu konunun araştırılması için bize bir talep geldi. Kendi geliştirdiğimiz DEFY servisinden aldığımız raporda gördük ki, çekilen para 5 parçaya bölünerek yeni oluşturulmuş paravan cüzdanlara aktarılmış. Bu aktarılan paralar da izini kaybettirmek adına mixer cüzdanlara gönderilmiş. Sonrasında ise kullanılan paravan cüzdanlardan yabancı bir kripto para borsasına aktarılmış görünüyordu.
Paranın son durağa kadar olan hareketini, akış grafiğine dökerek miktarları, hareket yönlerini ve hangi TXID’li işlem ile borsaya gittiğini İngilizce rapor olarak sunduk. Hukuk firması, bu raporu kripto para borsasının bulunduğu ülke için, hukuki yollar aracılığı ile kişilerin tespit edilmesi üzerine kullandı. Bu rapordaki bilgiler yüzde 100 doğrulukta olup, yoruma dayalı bilgiler olmadığı için hukuki yollar ile başarıya ulaşma oranı kripto para borsası ve bulunduğu ülkenin hukuk alt yapısı ile yakından ilişkili olmaktadır.”
Yaptığımız sohbette, son dönemde bankaların da “kripto varlık saklama” konusunda önemli adımlar attığını ve bankalara sundukları “Live AML” hizmeti ile herhangi bir cüzdan adresinin kapa para aklama ve dolandırıcılık gibi süreçlere bulaşıp bulaşmadığını dinamik olarak analiz ederek yasal uyum raporları ürettiklerini paylaştı.
Kripto varlıklara artan bu ilginin yanında böylesine önemli güvenlik adımının ülkemizde sunuluyor olması beni daha da rahatlattı.
Güzel bir gelecek için…