Ya bir yol bulunacak ya da bir yol açılacak…
Cumhuriyet Gazetesi'nde Olcay Büyüktaş Akça, "Emek Dünyası" köşesinde, babası da ünlü bir sendikacı olan Kemal Özkan'la söyleşisini yayınladı.
Kemal Özkan, IMF(Uluslar arası Metal İşçileri Federasyonu), ICEM ( Kimya, Enerji, Maden ve Genel İşçileri Sendikaları Federasyonu) ve ITGLWF (Uluslararası Tekstil ve Deri İşçileri Federasyonu) 'nin tek çatı altında birleşmesi sonucu olaşan yeni yapıda üst düzey yönetim görevi üstlenecek bir yurttaşımız.
Söyleşide, Özkan diyordu ki: "… Son 30 yıl içerisinde ciddi ve radikal ekonomik ve sosyal dönüşümler gerçekleşiyor. Sendikal hareket olarak bu dönüşümleri kavramak, temsil ettiğimiz işçi sınıfının haklarını korumak ve geliştirmek için yapılanmalarımızı, politikalarımızı ve de kullandığımız araçları geliştirmek ve etkinleştirmek çabasındayız, "
Kristal-İş, Petrol-İş, Selüoz-İş ve Türk Metal Sendikası'nda toplu iş sözleşmesi görüşmeleri yaptığımız sendikacı dostların kulakları çınlasın… Toplantılarda dünya genelindeki eğilimlerin, insanla-iş arasındaki ilişkileri nasıl değiştirdiğini anlatmaya çabalıyor; işyerinin olmadığı yerde iş'in olmayacağını belirterek "uyum konusunu" bir numaralı sorunumuz olduğunu yineleyip duruyordum.
Küreselleşmenin insanların yarattığı "eğilim" olduğunu, kısa dönemlerde eğilimleri tersine çeviremeyeceğimizi, o nedenle, küreselleşme sürecinin sonuçlarını eleştirsek bile, etkilerini göz ardı edemeyeceğimizi anlatmaya çalışıyordum.
Kemal Özkan'ın "…politik olarak hepimizin bildiği gibi, ulusal ekonomilerin yönelimi ve yönetimi artık uluslararası ölçekte alınan kararlarla şekillendiriliyor. Dolayısıyla burada bize önemli bir mücadele alanı ortaya çıkıyor. Hükümetler arası kurumlar ve çeşitli uluslararası kurumlar ölçeğinde küresel bir politik mücadele veriyoruz, " diye anlattığı gelişmeyi, yazılı olarak dağıttığımız değerlendirme metinlerinde yaklaşık cümlelerle paylaştığımıza, o toplantılara katılan sendikacı dostlar da tanıklık edecektir.
Karşılıklı-bağımlılıklar değişti
Küreselleşme sürecinin üretim-istihdam arasındaki ilişkileri kopardığını, üretim arattığı artığı halde, yeni teknolojilerin istihdamı açığa çıkardığını, yeni karşılıklı-bağımlılık ilişkilerinde, Özkan'ın uluslararası deneyimleri sonucu ulaştığı "…düzensiz ve güvensiz istihdam biçimleri en büyük sıkıntı olarak karşımıza çıkıyor. Sanırım küresel sendika hareketi en büyük sınavını bu istihdam biçimleriyle mücadelede veriyor ve verecek. " saptamasına yakın saptamalar yaparak, birlikte çözüm üretmek gerektiğini tartıştığımız toplantıların sayısı hiç de az değildi.
Lojistik tekniklerindeki gelişmenin sağladığı "erişebilirliğin" envanter ömürlerini kısalttığını, sektörler ve işyerleri arasındaki karşılıklı-bağımlılık ilişkilerinin yeni bir toplu iş sözleşmesi tarzını gerektirdiğini tartışıyor; Özkan'ın altını çizdiği gibi, "…imalat sektörleri arasındaki bağlantıların son derece artması ve sınırların kalkması" nedeniyle, "…sendikal olarak geniş çerçeveli tüm bu zinciri kavrayan bir politika ve stratejiyi hataya geçirmemiz gerektiğine karar " verilmesini öneren değerlendirmeler yapıyorduk.
Özel amaçlı toplu iş sözleşmeleri
Sendikalarla yapılan ortak tartışmaların "…hiç etkisi olmadı" düşüncesinde olanların da bulunduğunu biliyorum.
Kişisel olarak, hiç etkili olmadığı kanısına katılmıyorum; yazdıklarımızın da, "Türkiye'de sendikal hareket gelişmedi, yukarıda anlatılanlardan uzak" algısı yaratmaması gerektiğini açıkça söylemek istiyorum.
Gelişmiş ülkelerde "özel amaçlı toplu iş sözleşmeleri" daha emekleme dönemlerinde iken, yatırımların yurtdışına kaymaması için, sendikal tarihte eşine rastlanmamış sözleşmelerin yapıldığına birinci elden tanıklık ettim.
Sendikal örgütlenmede sorunların olduğunu biliyorum. Ama, dünya genelindeki eğilimleri kavrayarak, işyeri olmadan işçinin olmayacağı bilincini derinleştiğini de görmezden gelmeyelim.
Kuşkusuz, alınacak daha uzun yol var. Sonuçta ülke bizim, insanlar bizim insanlarımız. Anibal'ın dediği gibi yapmak zorundayız: "Ya bir yol bulacağız ya da bir yol açacağız!" başka bir çare öneren var mı?