Ya baraj altı, ya iktidar adayı

Alaattin AKTAŞ
Alaattin AKTAŞ EKO ANALİZ [email protected]

Gazetelerin internet sayfalarındaki haberlere vatandaşın yazdığı yorumlar o konuda kamuoyunun ne düşündüğüne ilişkin sanki küçük bir anket gibidir. Üstelik o yorumlar, ne bir halkla ilişkiler şirketi anketörünün yönlendirici de olabilen soruları üstüne yapılmaktadır, ne de insanlar mecbur oldukları için yazma gereği duymaktadır. Tümüyle özgür irade söz konusudur. Ayrıca gerçek kimlik de belli olmadığı için görüşler hiçbir kısıtlamaya gerek duyulmaksızın çok rahatlıkla ifade edilebilmektedir.

Kemal Kılıçdaroğlu'nun CHP Genel Başkanlığı'na aday olacağını açıklamasından sonra yapılan yorumların temelde üçe ayrıldığını gözlemledik.

İlk grupta Kılıçdaroğlu'nun adaylığına çok sevinenler ve bu sayede CHP oylarının patlama yapacağını dile getirenler yer alıyordu.

İkinci grubu, Kılıçdaroğlu'nun yanlış yaptığını düşünenler oluşturuyordu.

Üçüncü grupta ise CHP'li olmayan ve Kılıçdaroğlu'nun adaylığının CHP'ye çok şey kazandıracağını düşünenleri, yani ilk gruptakileri eleştirenler vardı.

İstifa tek taraflı bir eylemdir ve en doğal haktır. Deniz Baykal da bu hakkını kullanmış ve istifa etmiştir. Baykal bu kararı verirken, "Bensiz yapamazlar ve çok ısrar ederler, ben de kararımdan vazgeçer ve geri dönerim" diye düşünmüş müdür, bilemeyiz. Bunun adı halk dilinde "istemem yan cebime koy"dur. Zaten yıpranmış ve yıllardır tüm seçimlerden yenilgiyle çıkmış bir isim, böyle bir hareket sonrası çok daha yıpranacak, kişisel yıpranma bir yana, başında bulunduğu siyasi örgütü de kaosa sürükleyecektir. Nitekim ilk grupta yer alan ve yapılan yorumların yarıdan fazlasını oluşturan görüşler de bu yöndedir. Şimdiye kadar pek umut bağlanmamakla birlikte CHP'ye oy verildiği, bu umutsuzlukta Baykal faktörünün çok önemli olduğu vurgulanmaktadır. Yani CHP'ye giden oyların önemli bir bölümünün "kerhen" verildiği ifade edilmektedir.

Bugün için, geçmişte oyların nasıl verildiğinden daha fazla önem taşıyan ise, Baykal'ın geri dönmesi durumunda sandıktaki tavrın ne olacağıdır. Vatandaş açık açık, "bizim evde üç oy vardı, beş oy vardı, artık ne olursa olsun bu oylar CHP'ye gitmeyecek" görüşünü dile getirmektedir.

Yıllarca muhalefette kalacaksınız, iktidar alternatifi olma görüntüsü hiç veremeyecek, yani yerinizde sayacaksınız… Sonra istifa edecek ve "yoğun istek üzerine geri dönme" durumunda tümden yok olma sürecine gireceğinizi göremeyeceksiniz… Metin Şentürk herhalde "Kör müsün kardeşim" derdi.

Yeniden "Baykal'lanacak" bir CHP, çok büyük bir darbe yemeye adaydır. Bu CHP'nin, olağanüstü gelişmeler yaşanmadığı takdirde baraj altında kalması bile şaşırtıcı olmaz. Ve böyle bir durum, Meclise iki partinin girmesi, üçte bir dolayında oy alan bir partinin de 2002'de olduğu gibi üçte iki sandalyeye sahip olması sonucunu doğurur.

Oysa her değişim yeni bir ivme kazanma sürecidir. Hele bu değişimi başlatan kişi toplumdan büyük destek görüyorsa. Yerel seçimde İstanbul'da CHP'nin oylarının yüzde 38'i aştığı gözden uzak tutulmamalıdır.

Muhalefette ortaya çıkacak bu yeniden yapılanma ve demokratikleşme, Türkiye için bir şanstır. İktidar partilerinin daha dinamik olmaları ve daha yararlı işlere yönelmeleri, ancak onları zorlama olasılığı bulunan muhalefet partilerinin varlığıyla mümkündür.

Kemal Kılıçdaroğlu "ağzından köpükler saçmadan" konuşabilen değişik bir politikacıdır. Kılıçdaroğlu, CHP Genel Başkan olduğu takdirde Türkiye'nin tepesinde siyasi tansiyon düşecek ve bu durum aşama aşama toplumun tüm katmanlarına yansıyabilecektir. Bu önemlidir.

Kılıçdaroğlu ayrıca ekonomi kökenli bir bürokrat ve siyasetçidir. Sosyal güvenlik sistemini ve bu sistemin zayıf yönlerini çok iyi bilen bir isimdir. Bunu da şans olarak görmek gerekir.

17 Mayıs, bakarsınız yalnızca CHP için değil, belki Türkiye için de dönüm noktasıdır. Kim bilir, 17 Mayıs'ta CHP Genel Başkanlığı için değil, Türkiye için bir değişim başlamıştır.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar