Y ve Z Kuşağı temsilcileri sosyal ve ekonomik görünüm açısından 2025’ten umutlu

Serbest Kürsü
Serbest Kürsü

Deloitte İç Denetim ve Sürdürülebilirlik Lideri Murat GÜNAYDIN

 Hepimizin farkında olduğu ve yaşadığı gibi, sürdürülebilir­lik kavramı, global olarak yaşanan gelişmelerle ve krizlerle günden güne hem kişilerin kendi hayat­larında, hem de kurumların gün­demlerinde daha fazla yer kaplı­yor. Bu nedenle, iş hayatında artık önemli bir yeri olmaya başlayan, ayrıca kendi değerlerine uyma­yan görevleri yapmak istemeyen Y ve Z kuşaklarının temsilcileri­nin sürdürülebilirlik çerçevesin­de önceliklerini iyi analiz etmek oldukça önemli.

Deloitte’un bu yıl 13.sünü ya­yınladığı, 44 ülkeden 22.800’den fazla katılımcıyla gerçekleştiri­len Deloitte 2024 Y ve Z Kuşağı Araştırması da bu konuda önemli ipuçları veriyor. Araştırmanın en önemli sonuçlarından biri, global ölçekte bu kuşakların geleceğe da­ir taşıdığı umut, diğeri ise çevresel sürdürülebilirliğe verdiği önem.

Araştırmaya göre, sosyal ve eko­nomik görünüm konusunda ihti­yatlı bir iyimserlik içinde olan Y ve Z kuşaklarının neredeyse üç­te biri 2025’te ülke ekonomileri­nin iyileşeceğine inanıyor ve ki­şisel mali durumları konusunda da bunun paralelinde bir iyileş­me bekliyor. Bu kuşaklar; çevre­sel sürdürülebilirlik konusunda iş seçimleri ve satın alma alışkanlık­larıyla, işletmeleri harekete geç­meleri için teşvik ediyor.

Kendisinden önceki kuşaklara oranla teknolojiye çok daha fazla güven duyan Y ve Z Kuşağı, genel olarak olumlu bir izlenime sahip olmamakla birlikte, yapay zeka­nın mesleklerini nasıl etkileyebi­leceği konusunda tedirgin. Ancak, her iki kuşağın temsilcileri de bu­na uyum sağlamanın yollarını ararken yeni beceriler edinmeye odaklanıyor.

Diğer yandan, pandemiyle bir­likte hayatımıza giren ve bugün birçoğumuz için hayat biçimi ha­line gelen esnek çalışma mode­li, Y ve Z Kuşağı’nın vazgeçilmezi bir anlamda. Bu kuşak, işveren se­çerken esnekliğe önem veriyor ve esnek saatlerde çalışabileceği po­zisyonları benimsiyor. Araştırma­ya göre, işverenlerin ise işyerin­de ruh sağlığının iyileştirilmesine odaklanması gerekiyor.

Türk gençleri daha karamsar

Tüm bunlarla birlikte, Türki­ye özelindeki sonuçları ele alma­nın da önemli olduğuna inanı­yorum. Şöyle ki; bu araştırmaya Türkiye’den Z kuşağından 301, Y kuşağından 200 olmak üzere ka­tılım sağlayan 501 kişinin önemli bir bölümü, tam zamanlı işte ça­lışıyor ve ekonomik durumun kı­sa zamanda iyiye gideceği yönün­de bir beklentiye sahip değil. Yani, sosyal ve ekonomik görünüm ko­nusunda globale oranla bir nebze daha karamsarlar. Öte yandan; ge­nel olarak toplumsal - siyasal du­rumda bir pozitif beklentiye varan ağırlığın olduğunu görmek müm­kün.

Ayrıca, ekonomik istikrarsızlık, enflasyon, işsizlik gibi konuların son dönemde yarattığı olumsuz­lukların bir yansıması olarak ya­şanan hayat pahalılığı her kesimin gündeminde olduğu gibi Y ve Z ku­şağındaki çalışanların da ajanda­sında en ön sıralarda. Türkiye’de­ki katılımcıların cevaplarında yer alan işsizlik, göçmenlik, gelir eşit­sizliği ve servet dağılımı konuları­na odaklanan sonuçları, globalden gelen cevaplarla karşılaştırdığı­mızda, Z kuşağının işsizliği önce­liklendirmesinin dışında bir pa­ralellik görmek mümkün değil.

İş­sizlik, Türkiye’deki Z kuşağının da en önemli gördüğü ve öne çıkardı­ğı bir başlık. Diğer yandan, global­den gelen sonuçlarda her iki kuşa­ğın da iklim değişikliğini önemli bir konu olarak belirlemiş olması­na karşın Türkiye’de bu başlık, en önemli ilk 5 konu arasında kendi­sine yer bulamamış.

Yaşam maliyeti önemli bir başlık

Öte yandan bu araştırmadan ha­reketle, orta veya önemli bir dü­zeyde değerlendirilen toplumsal meselelerin; daha çok “çevrenin korunması”, “eğitime erişim” ve “teknolojinin etik kullanımı” baş­lıklarına odaklandığını da söy­leyebiliriz. “Yaşam maliyeti” ise hem Türkiye’de, hem de globalde önemli bir başlık olarak karşımı­za çıkıyor.

Sürdürülebilirlik konusu açıl­dığında, Y ve Z Kuşağı temsilcile­rinin ilk aklına gelen işin çevresel boyutu oluyor. Y ve Z kuşağı tem­silcileri, iklim değişikliği anla­mında genel olarak kaygılı görünü­yorlar. Bu nedenle, hükümetlerin­den ve iş dünyasından beklentileri yüksek. Zira bu kuşakların temsil­cileri artık daha çevre dostu, daha adil ve temiz üretim süreçlerin­den geçerek üretilmiş ve muadil­lerine göre daha yeşil, kendilerine yakın hissettikleri markalara yö­nelme eğilimindeler. Bunlara ek olarak, kişisel olarak çevre üzerin­deki etkilerini daha aza indirmek adına aksiyon aldıklarını belirten katılımcıların sayısının çoğunluk­ta olduğunu görmek de sevindiri­ci.

İş hayatında çok daha fazla gör­meye başladığımız ve bir kısmı da iş dünyasının liderleri konumuna gelecek olan Y ve Z kuşağının tem­silcilerinin beklenti ve düşüncele­ri konusunda bir öngörüye sahip olmak sürdürülebilir bir gelecek açısından oldukça önemli. Beklen­tileri, dinamikleri ve tecrübele­ri bakımından diğer kuşaklardan birçok alanda ayrılan bu kuşakla­rın temsilcilerini daha yakından tanıyıp önceliklerine odaklanma­nın ise kurumlara değer katacağı yadsınamaz bir gerçek.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar