X-MEN BRICS: Atlantik’ten Pasifik’e küreselleşmenin fantastik ölümsüzlüğü ve Türk sanayisi

Bora Tamer YILMAZ
Bora Tamer YILMAZ Ekonoritmiks [email protected]

Henüz sosyal medya ortada yok­ken, “caps”ler mobil cihazla­rımızda fink atmaya başlamamış­ken, diplomasi tarihinin en bilinen ve çarpıcı görüntülerinden biri or­taya çıktı: SSCB lideri Nikita Kruş­çev’in “Sizi gömeceğiz!” (We will bury you) sözü ve tavrı.

Küba’da­ki füze krizi dünyayı nükleer fela­ketin eşiğine getirirken, Winston Churchill’in deyimiyle, demir per­de dünyayı ortadan ikiye böldü. So­ğuk Savaş’ın en sert döneminde, bazı ülkeler kendilerini bu kamp­lardan uzak tutmayı başardılar. ABD terminolojisinde “hizaya gir­memiş” (non-aligned) diye tanım­lanan grupta Hindistan’dan sonra akla ilk gelen Mısır’dır.

İdeolojik kutuplar yerini ekonomik çekim merkezlerine bıraktı

Soğuk Savaş ideolojik hatlar üze­rinden yürütülüyordu. Berlin Duva­rı yıkıldı, ardından 1990’ların orta­sında Dünya Ticaret Örgütü (WTO) kuruldu ve 2001’de Çin üye yapıldı. İdeolojik kutuplar yerini ekonomik çekim merkezlerine (gravity) bırak­tı. Paul Krugman’a Nobel ödüllünü kazandıran ticaretin kütle çekim te­orisi, küresel ticaret akışlarını açık­lamada önemli hale geldi.

Derken 2016 yılında Donald Trump ABD başkanlığını kazandı­ğında, soğuk savaşı ticaret savaşına çevirdi. Ticaret rotaları yeniden şekillendi ve pek çok gözlemci, küreselleş­menin bittiğini ilan etti. Keşke bu tespiti yapma­dan önce en azından bir “kırkını” bekleselerdi.

İdeolojik kampların dı­şında yaşanılabilir, ancak ticaret rotalarının dışın­da kalıp, tedarik zincirle­rinden koparak aç kalınır. Atlantik Paktı (ABD ve İngiltere), Avrupa Birliği ve Japonya, küresel tüketimin motoru haline gelirken, Çin’in beklenmedik yükselişiyle BRICS bloğu belirdi. Soğuktan ti­carete dönen savaş daha fazla sür­tünmeye dayanamadı ve 2022 yı­lında Ukrayna’da alev aldı.

Atlantik Paktı, Avrupa Birliği, Rusya ve Çin arasında ticari yap­tırımlar keskinleşirken, ülkeler pozisyon almak zorunda kaldılar. “Küresel Güney” kavramı da bu dönemde ortaya çıktı. Bazı ülkeler doğrudan taraf haline gelirken Blo­omberg’ün tabiriyle kimileri “köp­rü” (connector) rolü üstlendi. Tür­kiye, “köprü” tanımına uygun ülke­lerden birisidir.

ABD’nin yıllık iktisadi hasılası 27 trilyon dolar seviyesinde. Avru­pa Birliği’nin 18 trilyon ile küresel ekonomik hacminin daraldığı dö­nemde BRICS’in hasılası 25 tril­yona yükseldi. BRICS+ bloğu ge­nişlerken yeni üyelerin katılımıyla global hasıladaki payları %35 ora­nına ulaşabilir. Genişleme tamam­landığında bloğun toplamı dünya nüfusunun %43’nü oluştururken yerküre yüzölçümünün %32’si üye ülkelerin kontrolüne geçecek.

Küresel ihracat hacminin %20’i BRICS ülkelerinden kaynaklanı­yor. Denizciliğin önemli koordi­natlarından ABD’nin Pasifik kıyı­sındaki Los Angeles ve Long Be­ach komşu limanları, konteyner trafiğinde 116 yıllık geçmişlerinin rekorunu bu ay itibariyle kırdılar.

Kamplara ayrılmış bu ortamda bi­le ticaret, her zaman kendini can­lı tutabilen rotalar buluyor. Türki­ye ihracatının rekor seviyeye ulaş­ması ve cari fazla fazına geçiş bu dinamikler çerçevesinde anlam kazanıyor. Nitekim ABD intelli­jansının yayın organı Foreign Af­fairs “ekonomi güvenliği” kavra­mını her geçen gün daha sık vurgu­lar hale geldi.

Çin, elindeki devasa kapasitesi­ni kendi içerisinde eritemediği için dış pazarlara yayılması gerekiyor. “Ekonoritmiks” serisini başlatan “Deflasyon Rüzgarları” yazımızda konuyu Ağustos itibariyle ele al­mıştık. Çin, üretim fazlasını dünya pazarlarına yaydıkça küresel fiyat­lar düşme eğiliminde kalacak.

Tür­kiye’de dayanıklı mal enflasyonu­nun %20’li seviyelere gerilediğini analizlerimizde izliyoruz. Trendin devamı merkez bankasına dez-enf­lasyon alanı açacak. Ancak bu ha­la bir (ticaret) savaş(ı)dır. Cephe, hat, kanat ve kademelerle muhare­be edilir.

Sanayi üretim cephesi güç durumda. Almanya, yapay zeka ve yeşil dönüşümü tam anlamıyla ger­çekleştiremeden eski mühendis­lik alışkanlıklarına saplandı kaldı. Alman sanayi üretimi salgın önce­si zirvesine göre %10’u aşan hacim kaybetmiş halde ve geçtiğimiz Per­şembe günü düşük 40’lı seviyelerde açıklanan PMI verileri vahametin derinliğini gözler önüne serdi.

Ana pazarımız Almanya’nın sa­nayi üretimindeki gerilemeyi göz önünde bulundurursak, Türkiye sanayi üretiminin yıllık %5 oranın­daki düşüşünü daha iyi anlayabili­riz. Yurt içi talep koşulları merkez bankasının sıkılaştırıcı politikala­rıyla baskılanırken, imalat sanayi­si zorlanıyor. Dez-enflasyonla bir­likte finansal koşulların gevşemesi önümüzdeki yılın ilerleyen dönem­lerinde yurt içi talebi toparlayabi­lir. Fakat yurt dışı için sadece Al­manya’ya bel bağlamaktan daha ge­niş bir perspektife ihtiyaç var:

Artık imalat küresel ekonominin itici gücü değil. Yapay zeka destekli hizmet sektörleri öne çıkıyor. Tür­kiye’nin cari dengesini turizm ge­lirleriyle toparladığı bu dönemde, diğer hizmet sektörlerine de yayıl­mak gerekiyor.

“Köprü” yaklaşımıyla Türki­ye’nin son BRICS+ diplomasisinde­ki gibi yenilenen tedarik zincirle­rine göre konumlanması gerekiyor. 2011 yapımı X-Men: First Class fil­mi, Küba füze krizini resmeder. Ne SSCB ne Kruşçev kimseyi gömeme­di ve dünya nükleer bir felaket ya­şamadı. Trump’ın olası geri dönüşü de küreselleşmeyi bitir(e)meyecek­tir. Küreselleşmenin helvasını değil, tatlısını yiyeceğe benziyoruz.

Yazara Ait Diğer Yazılar Tüm Yazılar